Büyük projelere bayılıyoruz.
Dünyanın en büyük adliyesini, havaalanını, hastanesini yaptık,
yapmaya da devam ediyoruz.
Hani, okyanusu geçip de derede boğulmak diye bir deyim var ya, tam bize göre.
Devasa binalar, otoyollar, köprüler, barajlar, yer altından KKTC’ye olduğu gibi su kanalları döşüyoruz, Marmaray’da olduğu gibi kıtaları birbirine birleştiriyoruz...
Ama gelin görün ki şehir içi yol ve kaldırımlarımız tam bir felaket.
Kentleri yönetenlerin ayağı hiç yere basmadığı için olup bitenlerden haberdar olmamaları çok doğal!
Peki ya asıl işi bu olanlar?..
Sokaklar ağlıyor!
Sizleri bilmem ama ben her fırsatta yürüyenlerdenim.
İstanbul’un insanı çıldırtan trafiğinin esiri olmaktansa yürümek hem daha sağlıklı hem de daha keyifli.
Hele bir de yollar yol, kaldırımlar kaldırım olsaydı.
Yurtdışı seyahatlerde en gıpta ettiğim şey hep yolları oldu.
Hiçbir şey için oralarda yaşama isteği hissetmedim ama yollar, kaldırımlar, parklar hep gel buraya dedi...
Peki ya bizimkiler?
İşte yol ve kaldırım deyince gözümüzün önüne gelenler:
- Arnavut kaldırımlarının üzerine asfalt döküyoruz.