Siyasi tarihimiz aynı zamanda darbeler tarihidir.
Başarılı olan darbeleri biliyoruz.
27 Mayıs'tan, 12 Mart'a, 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar bir çırpıda sayabiliriz bunları.
Bir de başarısız darbe girişimleri vardır.
Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın şüpheli sıfatıyla ifade verdiği 27 Nisan e-muhtırası bu minvalde sayılabilir mi ayrı bir tartışma konusu.
Başarısız darbe girişimleri denilince en meşhuru Talat Aydemir ile Fethi Gürcan'ın idamıyla sonuçlanan 22 Şubat ve 20 Mayıs darbeleridir. Bir de kıyısından köşesinden tartıştığımız 9 Mart vardır.
Siyasi tarihimiz aynı zamanda kanlı hesaplaşmaların, tasfiyelerin de tarihidir.
Osmanlı'da Cem Sultan vardır. Cumhuriyetin Cem Sultanları yani, ”Devrik Başbakanları“ da az değildir.
Özal'ın, Eşref Bitlis Paşa'nın tasfiye edildiği 1993 yılı devlet içinde kanlı bir tasfiye dönemi değil midir?
Atatürk'ün ölümünden bir gün sonra İsmet Paşa'nın Reis-i Cumhur seçilmesiyle devletin içinde kimler tasfiye olmuş, kimlere ikbal kapıları sonuna kadar açılmaya başlamıştır.
28 Şubat'ta Erbakan'ın istifaya zorlandığı günlerde darbe olacak diye gazetelerin, televizyonların haber merkezlerinde nöbetçiler bırakılmıştı.