Demirel'in hikayesi aslında Türk demokrasisinin hikayesiydi.
“Dağdaki çobanla benim oyum bir mi olacak” diyen zihniyete rağmen, Çoban Sülü'nün Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olmasıydı.
Dün taziye için Güniz Sokak'ta Demirel'in evindeydim.
Girişte Recep Özel'le karşılaştım. İlhan Kesici ve Mehmet Haberal ile taziyeleştik. Sonra geniş bahçeye geçtim. Demirel'in siyaset arkadaşlarından Necmettin Cevheri'yi, Esat Kıratlıoğlu'nu, Ali Şevki Erek'i, gördüm.
Meslek hayatımın bir bölümü Demirel'i izlemekle geçti. DYP'nin,”Süvari” isimli otobüsüyle seyahat ederdik. Günlerce sürerdi. Demirel araca gelir, bize Türkiye'yi anlatırdı. Çok şey öğrendim. Yemeği mutlaka kendisini takip eden gazetecilerle yerdi. Otelde kalacağımız yerlerle ilgilenir, yatacağı zaman keyifle ayağa kalkar, ”Aç ve açıkta kalan bizden değildir” der, meşhur kahkahasını patlatır, bizleri yerlerimize uğurlardı. İnternet yoktu.