CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Musul'la ilgili olarak, "Hem sahada olacağız
hem de masada olacağız" demişti. Erdoğan'ın bu çıkışı bir meydan
okuma değil, Türkiye'nin Suriye ve Irak politikalarında bir
paradigma değişikliğini işaret ediyor.
Bu paradigma değişikliğinin iki ayağı var.
1- Terörle mücadele:
PKK ve DAEŞ’le mücadelede Türkiye, bir konsept değişikliğine gitti.
Savunmadan taarruza geçti. ‘Önleyici vuruş doktrini’ni tercih etti.
PKK ve DAEŞ’in eylem yapmasını beklemeden onları bulduğu yerde
etkisiz hale getirme stratejisini benimsedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Terör örgütlerinin gelip bize
saldırmasını beklemeyeceğiz. Bu örgütler nerede faaliyet
gösteriyorsa, nerede yuvalanıyorsa, gidip orada tepelerine
bineceğiz. Suriye’de, Irak’ta bize yönelik tehditler mi var? Bu
tehditlerin sınırımıza dayanmasını beklemeyeceğiz. Tehditleri
kaynağında yok etmenin, çözmenin çaresine bakacağız” sözü yeni
konsepte işaret ediyordu.
2 - Dış politikada paradigma değişikliği:
ABD’nin Suriye’de PYD-YPG’yi Irak’ta ise PKK’yı esas alan
yaklaşımları, ‘Beka kaygısı’ taşıyan Türkiye’yi, Rusya ile
yakınlaşmaya itti. 15 Temmuz darbe girişimi karşısında Rusya güçlü
bir tepki verirken, ABD’nin bir süre sessiz kalması, Gülen’in
iadesi konusundaki isteksizliği etkili oldu. Bu bir eksen kayması
değil, ABD’nin karşısında bir güç oluşturma projesi. Bir süre sonra
ABD’de, “Türkiye’yi kaybediyor muyuz?” tartışması başlarsa
şaşırmayın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Ağustos’ta Gaziantep’te canlı bombanın
patlatılması üzerine artık yeter denildiğini açıkladı. Bunun
ardından Türkiye, tüm dünyayı şaşırtarak ‘Fırat Kalkanı’
operasyonunu başlattı. Cerablus kısa süre içerisinde DAEŞ’ten
temizlendi. Burada sadece Türkiye’nin kararlılığı ile bu adımın
atıldığını söylersek, çok önemli bir halka eksik kalır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fırat Kalkanı operasyonuna başlarken
kimseden izin almadık. Bilgi vermek başka bir şey, izin almak başka
bir şey” dedi. Şimdi o eksik halkayı yerine eklemek gerekiyor.
Rusya ile ilişkilerimizin düzelmesi bizim Fırat Kalkanı
operasyonunu gerçekleştirmemizi kolaylaştırdı. Operasyon hakkında
biz ABD’yi, Rusya ise Suriye yönetimini bilgilendirdi.
Suriye ve Irak politikalarında önemli değişikliklerin yaşandığı bir
sürecin içinden geçiyoruz. Yeni sürecin kodlarını çözmek üzere
yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenimleri paylaşmak
istiyorum.
Suriye’de ABD, PYD-YPG ile Türkiye’yi parçalayacak bir oyun
oynuyor. Suriye’nin bütünlüğünü esas aldığı için Rusya ve İran’la
anlaşabiliriz. Esed konusundaki çekincelerimiz geçerli, ancak
öncelikli değil. Önceliğimiz Türkiye’nin, Suriye ve Irak sınırları
boyunca bir PYD-PKK blokunun oluşmasını önlemek. Rusya’nın
Suriye’de kalıcı olacağı anlaşıldı. Rusya, Tartus’taki deniz üssünü
güçlendirdi, Lazkiye’deki hava üssünü yeni savaş uçakları ile
takviye etti.
Ayrıca PYD, Esed içinde tehlikeli olmaya başladı. Haseke ve
Kamışlı’da rejim güçlerini kuşattı, aralarında gerginlik
yaşandı.
Peki Türkiye’nin desteklediği ÖSO ne olacak? İlerleyen süreçte
ÖSO’nun, hâkim olduğu bölgelerde Suriye devletinin yerel güvenlik
gücü olarak görev yapması düşünülebilir.