Basın danışmanı Ahmet Sever aradı. “Sayın Cumhurbaşkanı
hastanede yazını okumuş. Öyle bilinmesi daha doğru olur diyor. Aynı
düşünceleri paylaştığını söylememi istedi” demişti. O gün, Abdullah
Gül ile Erdoğan ilişkisini yazmıştım.
AK Parti’nin kuruluşu için birlikte yola çıkmalarından, erdemliler
hareketinden, Erdoğan’ın milletvekili olmasının engellenmesi
üzerine tereddütsüz olarak Başbakan olarak Abdullah Gül ismini
önermesinden, Erdoğan’ın Siirt’ten milletvekili seçilmesi üzerine
Gül’ün istifa ederek başbakanlık görevini devretmesine ve nihayet
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki, “Kardeşim Abdullah”a kadar getirip,
Erdoğan ile Gül’ün, “kardeşlik hukuku” ve “dava şuuru” ile
birbirlerini dengelediklerini anlatmıştım.
Abdullah Bey, “birbirini dengeleme”ye dayalı analizi paylaştığını
bilmemi istemişti.
Bir anekdot daha.
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi, 367 kararı ile
engellenince, AK Parti cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde
anayasa değişikliğine gitmişti. 2007 yılı Mayıs ayıydı. Anayasa
oylaması sırasında Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül, AK Parti grup
başkanvekilleri Salih Kapusuz, Sadullah Ergin, İrfan Gündüz, Faruk
Çelik ve Eyüp Fatsa ile birkaç milletvekili Genel Kurul salonunun
arkasındaki odaya geçiyor. O sırada bir milletvekili Gül’e, “Bu
değişikliği yapıyoruz ama eksiklik var” diyor. Gül, “Sus konuşma,
bizim hayallerimiz başkanlık sistemini getirmek. Oraya doğru
gidiyoruz. Başkanlık sistemi benim çocukluk hayalim” karşılığını
veriyor. Ama Gül şimdi parlamenter sistemi savunuyor.
Bugün Erdoğan ile Gül ilişkisine dair aynı şeyi yazabiliyor muyum,
Abdullah Bey, aynı şeyi savuna...