DARBELERLE hesaplaşma uğruna yola çıktığımız Ergenekon süreci
sulandırıldı.
15 Temmuz’da gördük ki, Türkiye’nin darbelerle hesaplaşmasını
sulandıranlar, kendi darbelerini hazırlamakla meşgulmüş. Bu kez de
FETÖ’yle mücadelenin sulandırılma çabalarına tanık oluyoruz.
Ergenekon’da kaçırdığımız fırsatı bu kez de FETÖ’de heba etmek istemiyoruz. Çünkü FETÖ’yle mücadele bir beka meselesi. Eğer bu millet sokağa çıkmasa, eğer Cumhurbaşkanı ölümü hiçe sayıp mücadeleyi seçmeseydi bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin adının yerine, ‘Fetullah Cumhuriyeti’ yazıyordu. Hassasiyetimiz bundan.
HSYK üyeliği ve Adalet Bakanlığı müsteşarlığı görevlerinde bulunan Birol Erdem’in, FETÖ’cülerin yargıdaki örgütlenmesine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifade ne tür bir örgütlenme ile karşı karşıya olduğumuzu göstermesi açısından çarpıcı.
“Öyle bir pervasızlık aldı yürüdü ki. cemaat mensubu asabı bozuk bir arkadaş heyette görüşme yaparken gereksiz müdahalelerde bulunuyor, başkan (Yargıtay) uyarınca başkana kafa tutuyor, hakaret ediyor, yumruk vurmaya kalkıyor.”
Adamlar darbe yapmaya kalkıştı. Meclis’i bombalayıp, Cumhurbaşkanı’nı öldürmeye çalıştı. 246 insanımız şehit oldu, sen hâlâ hangi saygısızlıktan söz ediyorsun diyebilirsiniz. Bunlar bir günde bu noktaya gelmedi. Onu anlatmak istiyorum.