Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim günü Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’na giriş yaptıktan sonra başkonsolos Muhammet el Uteybi’nin makam odasına alınıyor. 28 Eylül’de müracaat ettiğinde de aynı şekilde karşılanıp başkonsolosun odasına alındığı için yadırgaması beklenmiyor.
Kaşıkçı saat 13.14’te içeri giriyor. Ancak aynı gün Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişi ise 12.14’te giriş yapıyorlar.
Cemal Kaşıkçı’nın başkonsolos Uteybi’nin makam odasına alınmasıyla birlikte cinayetle sonuçlanacak süreç başlıyor.
Veliaht prens Muhammed bin Selman’ın yakın koruma ekibinden oluşan ekip, Kaşıkçı’ya “Oğluna mesaj at. Yoksa seni Suudi Arabistan’a götüreceğiz” diyor. Kaşıkçı reddediyor.
Tabii ki bu diyalog karşılıklı bağrışma şeklinde yaşanıyor. Ve hemen ardından infaz ekibi plastik bir ip ya da poşete benzer bir şeyle Kaşıkçı’yı boğmaya başlıyor. 7 dakika süren ve sonunda Kaşıkçı’nın hırıltılarının işitildiği infaz süreci yaşanıyor.
KAŞIKÇI’NIN OĞLUNA MESAJ
Cemal Kaşıkçı’ya oğluna hangi mesajı atmasının söylendiğini bilemiyorum. Ancak soruşturmayı yürüten başsavcı Suud el Muceb’in dediği gibi “planlı bir cinayet” olduğu için infaz için gelen 15 kişilik heyetin Kaşıkçı’nın oğlu Salah’la da önceden bir temas kurduğu anlaşılıyor. Çünkü Salah’ın veliaht prens tarafından gözetim altında tutulduğu söyleniyordu, Suudi Arabistan dışına çıkması da ABD Dışişleri Bakanlığı’nın baskısı üzerine sağlandı. Bir başka teze göre ise Kaşıkçı’ya oğluna bir mesaj attırıp ortadan kaldırıldıktan sonra da bu mesajın kendilerini aklamak için kullanılmak istendiği yönünde. Uluslararası bir soruşturma açıldığı takdirde neden mesaj atmasının istendiği anlaşılacak. Çünkü bu cinayetin planlı olduğu gösteren çok sayıda “kıymetli” delil olduğu söyleniyor. Bunlardan birine yazımın sonunda yer vereceğim.