HER 17 Eylül’de Menderes’in idam sehpasına doğru yürüdüğü o fotoğraf gelir gözümün önüne. Sonraki kare, başbakanın, boynunda yaftayla idam sehpasında sallanan fotoğrafıdır.
Demirel’in, “Başbakan olduğumda karşımda Menderes’in idam
sehpasındaki fotoğrafı duruyor” dediği olay. Her 17 Eylül’de
yüreğime bir ağrı oturur. O Menderes’in acısıdır. Çünkü bilirim ki
orada sehpaya çekilen Menderes’in şahsı değil, milli iradedir.
Menderes’in idamından birkaç gün sonraydı. Bir
gün evin kapısı çalındı. Bir polis memuru gelmişti. Elinde bir yazı
vardı. “Söylemeye dilim varmıyor ama idam edilenlerin evine,
onların kapısının üstüne idam hükmü asılır, şu kadar süre
kalırmış” dedi. Berin
Menderes, “Evladım” dedi, “Buna ne sen üzül ne ben
üzüleyim. Sadece Menderes’i astıranlar ve bu yazıyı da buraya
gönderenler utansın” dedi. İdam hükmü Menderes’in
kapısına asıldı.
Darbecilerin zihniyeti böyleydi. Hem idam eder hem de idam
hükmünü kapına asarlardı.