SADECE başbakan değişmedi.
Davutoğlu hükümeti gidip Yıldırım hükümeti gelmedi.
Yeni hükümetle birlikte, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında yeni
bir denge kuruldu.
Binali Yıldırım, ilk MKYK toplantısında, “Cumhurbaşkanımız bizim
liderimiz. Bu konuda bir tartışma yok. Biz Recep Tayyip Erdoğan’ın
partisiyiz. Bu hareketin bir lideri var ve bu lider başımızda. Tüm
çalışmalar ve süreçler Cumhurbaşkanı ile istişare edilerek, uyum
içinde yürütülecek. Liderimizle yürümek lazım. Fiili durum bu”
demişti.
Bakanlar Kurulu’nun belirlenmesinde ise bazı isimler üzerinde
farklı düşünmelerine rağmen, Başbakan’ın tercihlerini,
Cumhurbaşkanı’nın iradesini yansıtan bir kabine oluştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da başkanlık sistemi ya da partili
Cumhurbaşkanlığı’na ilişkin anayasal değişiklikler gerçekleşmediği
takdirde izlenecek yolu, “Parlamento’nun yeterli sayıyı yakalaması
lazım ki, bu iş çözülebilsin. Eğer yeterli sayıyı yakalayamıyorsa,
biz cumhurbaşkanı ve başbakan olarak uyum içinde milletimize
hizmeti sürdürürüz” diye tarif etmişti.
Cumhurbaşkanı, bir süre önce AK Parti milletvekillerine, “Birlikte
uyum içerisinde çalışamaz mı? Çalışır. Ben Ahmet Necdet Sezer’le,
Abdullah Gül’le çalıştım” demişti.
Bunları AK Parti’nin başkanlık sistemi ve partili Cumhurbaşkanlığı
hedeflerinden vazgeçtiği anlamında paylaşmıyorum. Tam aksine yeni
hükümetin öncelikli görevi; mümkünse başkanlık sistemini, yok eğer
olmazsa partili Cumhurbaşkanlığı’nı gerçekleştirmek olacak.
Bu arada AK Parti’deki kongre süreci, başbakan ve genel başkan
değişimi nedeniyle yeni anayasa çalışmaları kesintiye uğramış
durumda.
Anayasa çalışmaları başbakan olmadığı durumlarda Ömer Çelik’in
başkanlığında yürüyordu. Ömer Çelik Avrupa Birliği Bakanı oldu.
Ayrıca aynı heyetle mi devam edileceği, revizyona mı gidileceği
yoksa yeni bir heyet mi teşkil edileceği henüz belli değil.