İspanya'ya gittiğimde ilk olarak Madrid'deki Tren Garını ziyaret
etmek istemiştim.
Çünkü Madrid Tren Garı bir semboldü.
ETA terör örgütü, 11 Mart 2004 tarihinde Madrid Tren Garında
İspanya tarihinin en kanlı terör saldırısını gerçekleştirmişti.
Üç ayrı vagonda birbiri ardına patlayan bombalar 200 kişinin
hayatına mal olurken, aynı zamanda ETA'nın da sonunu
hazırlıyordu.
Vahşi katliam, İspanyol halkını harekete geçirdi.
Teröre karşı İspanya'da tam 7 milyon kişi yürüdü. Başkent Madrid'de
yürüyenlerin sayısı 2 milyon 700 bin olarak kaydedildi.
İspanyolların ortak duruşu, karşısında ETA, terör faaliyetlerini
sonlandırmak zorunda kaldı. Çünkü İspanyol halkına rağmen ayakta
kalamayacağını anladı.
Biz de 30 yıldır terörün her türlü saldırısına maruz kalmış bir
milletiz. Ama bizim tarihimizde teröre karşı yekvücut olarak
yapılmış tek bir ortak eylem yok.
Milyonların sokağa döküldüğü İspanya'daki görüntüler ne yazık ki
bizim ülkemizde yaşanamadı.
Terör karşısında hala bir birimizi suçluyoruz.
İspanya örneğine döneceğim. Ama HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş'a bir çift laf etmesem olmaz.
Galiba sorun bende.
Ben HDP'nin Türkiyelileşme açılımını HDP'den daha çok
önemsiyorum.
Galiba sorun yine bende ki Selahattin Demirtaş'ın Türkiyelileşme
açılımına liderliğini Selahattin Demirtaş'tan daha fazla
önemsiyorum.
Hülasa Selahattin Demirtaş'ın üstlendiği misyona Selahattin
Demirtaş'tan daha fazla önem vermişim.
Hata etmişim demek ki.