Sürecin başında Erdoğan’ın tehditkâr bir üslubu vardı. “Yiyecek
ekmek bulamayacaklar” demişti. “Vanayı kapattığımız anda bu iş
biter” diye uyarmıştı. Ancak bu sözleri ‘referanduma mı, yoksa
Kürtlere mi karşı’ yorumlarına neden olmuştu.
Erdoğan üslup değişikliğinin ilk işaretini Meclisi açılış
konuşmasında vermiş, “Kuzey Irak Yönetimi yaptığı yanlıştan dönme
erdemini gösterdiğinde Türkiye, devleti ve milletiyle bu
kardeşlerimizin yanında olmaya devam edecektir” demişti.
Dün de AK Parti grubunda, “Bizim kimseyi tehdit etme gibi bir
niyetimiz yok. Bir dostun diğer dosta söyleyeceği türden şeylerdir”
dedi.
Erdoğan, dostluğu kıymetli olduğu kadar husumetinden de korkulması
gereken bir lider.
ABD’nin liderliğinde tüm dünya İran’a nükleer ambargosu koymak için
harekete geçti. Ama Erdoğan, ABD’nin karşısında İran’ın yanında yer
aldı.
ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Katar’a yaptırım
sürecini başlattı. Katar’ın yanında sadece Erdoğan vardı.
Hakeza Bağdat yönetiminin Petrol’den pay vermediği, Irak Kürt
Bölgesel Yönetimi’nin memur maaşlarını ödemekte zorlandığı, İran,
Bağdat, KYB, Goran Hareketi ve PKK’nın Barzani’yi devirmek üzere
harekete geçtiği bir sırada Barzani’nin arkasında kim durdu?
Erdoğan.
Ama aynı Erdoğan, Mısır’ın diktatörü Sisi’yle aynı masaya
oturtulmak istendiğinde ABD Başkanı’nın yemeğini protesto edip
gitmeyecek kadar da kararlı bir lider.
Barzani’nin bunu iyi değerlendirmesi gerekiyor. Erdoğan dün
Barzani’ye, yanlıştan döndüğü takdirde, “dost kapısı”nın açık
olduğu mesajını verdi. “Şimdilik sadece belirli alanlardaki
ambargolarl...