İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanıydı.
Genelkurmay karargâhına bir grup gazeteciyi davet etmişti.
Orada ilk olarak PKK ile mücadelede şehit olan asker, korucu, polis
ve sivil kayıplarımız hakkında derli toplu bilgi verilmişti.
90'lı yıllarda terördeki tırmanışı göstermesi açısından çarpıcı
rakamlardı. Terör, terörü getiriyor, OHAL düzeni ateşin üzerine
benzin dökmüş gibi etki yapıyordu.
96 yılında olaylar zirveye tırmanmış, hayatını kaybeden insan
sayısı 6 bine ulaşmıştı.
Kürtçe kasetlerin, şarkıların yasak olduğu, köy yakmaların, faili
meçhullerin kol gezdiği günlerdi.
İlker Paşa, ”Bu iş sadece silahlı mücadele
ile bitirilemez. Ekonomik ve sosyal tedbirler
alınmalı” demişti.
O günlerden, Kürtçenin üzerindeki yasakların kalktığı çözüm
sürecinin hakim olduğu bugünlere geldik. Ama sorun çözülmedi.
Çünkü şekil değiştirdi.
Irak ve Suriye iç savaştayken, ABD tarafından bölge yeniden dizayn
edilirken, Türkiye'nin meşgul edilmesi lazımdı.
Öcalan, ”PKK'yı kurduğumda bana Türkiye'yi meşgul etmelisin
denilmişti” diyecekti. Öcalan'dan, Türkiye'yi
uğraştırmasını isteyen Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'dı.
Başbakan Özal, Şam ziyareti sırasında Öcalan konusunu açmıştı.
Devamını Gazeteci Güneri Civaoğlu'nun satırlarıyla Özal'ın ağzından
aktarıyorum: