Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere odaklanmış ve dünyadaki pek çok kesim; "2023 yılında yapılacak en önemli seçim" nitelemesinde bulunmuşken, "2024 yılında dünyadaki en önemli seçim" olarak niteleyebileceğimiz bir seçim de ABD’de de var. Ve 82 yaşındaki Biden, bu seçimlerde de aday olacağını açıkladı.
Türkiye’de yapılan seçimler "hükümetin değişmesi üzerinden" neden olabileceği olası tercih, siyaset, strateji değişimi ve farklılıkları ya da "hükümetin değişmemesi üzerinden" değişmezlerin gelişmesi ve evrilmesi, küresel ve bölgesel dinamikleri, jeopolitiği derinden etkileme ve değişimlere neden olma potansiyeliyle en önemli seçimler olarak tanımlanıyordu.
Etki, katman ve güç alanları farklı olsa da benzer bir tanımlama ve değer biçme ABD’deki seçimler için de geçerli.
Trump’ın ABD kurulu düzeniyle karşıtlaşmayı göze alarak icra ettiği başkanlık dönemi, karşısına aldığı kurulu düzenin de marifetiyle Joe Biden'ın, Demokratların zaferi ile sonuçlanmış ve mental yetersizlikleri olduğu görülen, ancak kurulu ABD düzeniyle uyumlu hatta o düzenin beklentilerine göre hareket eden bir seçim sonucu, başkan profili üretmişti.
Macron’un, "ABD’nin stratejik önderliğini terk ettiği gerekçesiyle NATO’nun beyin ölümü gerçekleştiği sözüyle özdeş" Trump’ın rasyonalist ve içe kapanmacı politikaları mı doğru yoksa ABD’nin Biden eliyle uygulamaya çalıştığı ve kurulu düzenin direttiği küresel hâkimiyetçi politikalar mı doğru, bunu dünya, ABD pek konuşup tartışmadı, ama Biden’ın iktidara geldiğinden beri uyguladığı küresel politikalar, bunun neden olduğu kazanımlar, maliyetler, ulaşılan/ulaşılmaya çalışılan sonuçlar son derece tartışmalı.
Ortaya çıkan gerilim, belirsizlikler, nükleer dehşetin hortlaması ve dengesizliği ortada…