Afrika’nın en büyük, en önemli, en kırılgan ve daha önce bölünmüş bir ülkesinden bahsediyoruz. Din, dil, kabile, etnik farklılıkların, sosyolojik ve ekonomik kırılganlıkların, eşgüdümle hareket edemeyen silahlı güçlerin farklı yaklaşım ve hesaplarının, ciddi yolsuzlukların, istismarların yaşandığı ve güveni etkilediği, dış müdahalelere karşı hassas ve zafiyetler üreten Nil havzasındaki bir ülke Sudan.
Sudan’ın, diğer tarafıyla istikrasızlık üreten, üretme potansiyeli olan ve Sudan’daki istikrarsızlıklardan derin şekilde etkilenen komşuları var. Yani Sudan sadece Sudan değil, bölgesel ve küresel jeopolitik değeri olan bir ülke. Yakın dönemde ilişki geliştirdiği Rusya-Wagner, Mısır ve ABD başta olmak üzere pek çok ülkenin Sudan’a ilgisi ve etkisi var.
En baştan Sudan’ın Beşir sonrası geliştirdiği angajmanların, bunun geliştirdiği rahatsızlıkların, denge bozulmalarının Sudan’ın yaşamakta olduğu çatışmalarda son derece önemli bir rolü olduğunu muhakeme edebiliriz.
Örneğin Rusya... Sudan’da sadece Wagner değil, askeri inisiyatifler dahil menfaatlerini geliştirme, limanlar, alanlar tutma peşinde. Benzer cümleleri Çin dâhil diğer bazı ülkeler için de kurmak mümkün. Peki başta ABD olmak üzere karşıtlık, rekabet üreten bloklar, ülkeler bundan memnun olabilir mi? Yerinde bir şey yapmadan kuzu kuzu oturabilir mi?
***
Bir köşe yazısında Sudan’ı anlamak ve anlatmak elbette çok mümkün değil, ama bugünü anlamak ve geleceği öngörmek adına bazı temel parametreleri ortaya koyabiliriz.