Aradan 93 yıl geçtikden sonra bile “Lozan Antlaşması” hararetle
tartışılıyor. Baştan söylemek gerekirse, elbette Lozan ne zaferdir,
ne hezimettir. I. Cihan Harbinde topraklarımızın büyük kısmı işgal
altına girdi. Ancak bu topraklar üzerindeki hak ve hukukumuz tam
anlamıyla ortadan kalkmamıştı. 1923 yılı itibariyle elimizde
tuttuğumuz topraklar üzerindeki egemenliğimizi Lozan'da onaylattık.
Geri almaya gücümüzün yetmeyeceğini düşündüğümüz toprakları ise
bıraktık. Bu topraklar arasında Suriye, Irak, Ürdün, Filistin,
Lübnan, Arap yarımadası, Mısır gibi ülkeler de yer alıyordu.
Lozan'la birlikte Türkiye, Osmanlı egemenliği altındaki bu
topraklar üzerindeki hak ve senetlerinden vazgeçti. O günkü
şartlarda daha fazlasını elde edebilir miydik, orası tartışmaya
açık. Zaten Lozan müzakereleri sürecinde bu husus Meclis'te sert
polemiklere yol açmıştı.
22-24 Ağustos 1923 tarihleri arasında TBMM'de oylamaya sunulan
Lozan Antlaşması oy çokluğuyla kabul edildi. Lozan'ın zafer
olmadığını, cephede kazanılan başarıların masada harcandığını ve
ciddi tavizler verildiğini düşünen 14 CHP milletvekiliyse “Hayır”
oyu kullandı. Lozan zaferse, bu 14 CHP'li neden “hayır” dedi?
14'lerden Şükrü Kaya Lozan'dan sonra Ziraat, Dışişleri ve İçişleri
bakanlığı yaptı. Atatürk'ün yakınında yer alan “mutad zevat”tan
Şükrü Kaya bir ara CHP Genel Sekreterliği de yaptı.