“Gladyatörler”i filmlerden, televizyonlardan biliyorsunuz. Roma İmparatorları’nın halka sunduğu kanlı eğlencelerden biridir. Köle veya esirlerden iki rakip sadece hayatta kalmak için dövüşürler. Kaybeden gladyatörler çoğun ölürler. Roma halkının ve İmparatorunun isteğine göre bazen bu ölümcül dövüşte kaybettiği halde yaşamasına izin verilenler de olur tabii.
Amerikan kültüründe “antik Roma” etkisinden daha önce söz etmiştim. “Amerikan Güreşi” gladyatörlerin yumuşatılmış biçimidir. Eğlence kültürünün önemli bir parçası olan bu saçma dövüş türünde iki rakip kıyasıya kapışırlar. Seyirciler bilmeseler bile kazanan da, kaybeden de önceden bellidir. Güreşçilerin gladyatörlerden farkı, silahsız dövüşmeleridir. Bu güreşlerde kasten veya kazaen birinin ağır yaralandığı veya öldüğü de olur. 1999’da bir güreşçi kazara öldüğünde kimse inanmadı. Güreşçinin ölümü bile sahte bir ölümmüş gibi görünüyordu.
Önceki yazımda “The Godfather (Baba)” filminin Amerikan dış politikasına ilişkin farklı ekollerin açıklanmasında kullanıldığını anlatmıştım. Milyarlarca dolarlık piyasası olan “Amerikan güreşi”...