1990'ların başlarında, “Soğuk Savaş” döneminin kapanması,
“Sovyetler Birliği”nin dağılması, Doğu Avrupa'nın Batı Avrupa'ya
yönelmesi “Avrupa Birliği”ni yeniden bir çekim merkezine
dönüştürmüştü. Sovyetler Birliği ve güdümündeki ülkeler “Demir
perde ülkeleri” olarak anılıyordu. Demirperde kalktıktan sonra, ilk
olarak “Doğu Almanya”, Batı Almanya ile birleşerek AB'nin parçası
oldu. “Demir Perde” ülkelerinden Letonya, Estonya, Litvanya, Çekya,
Slovakya, Macaristan, Polonya, Hırvatistan, Slovenya, Bulgaristan
ve Romanya da AB'ye katıldı. 1990'da AB'nin 12 üyesi vardı. Bugün
bu sayı 28'e ulaştı. Türkiye dahil 6 ülke ise üye olmayı
bekliyor.
Ancak Avrupa Birliği büyüsünü kaybetmiş görünüyor. “Avrupa Rüyası”
bizzat Avrupalılar için çekiciliğini yitiriyor. 'Amerikan Rüyası'
gibi “Avrupa Rüyası” da sararıp soldu. Üstelik AB için tehlike
çanları çalıyor. 23 Haziran'da yapılacak referandumla İngiltere
AB'de kalıp kalmayacağına karar verecek. Fransa başta olmak üzere
birçok ülkedeyse AB'ye verilen halk desteği eriyor. Böyle bir
süreçte İngiltere'de yapılacak olan referandum domino etkisi
yapabilir. Nitekim İsveç Dış İşleri Bakanı Margot Wallström “BBC”ye
yaptığı açıklamada, hangi sonuç çıkarsa çıksın, referandumun AB'nin
dağılmasının önünü açabileceği uyarısında bulundu. Wallström'e göre
referandum diğer AB üyesi ülkeler için kötü emsal olacak. Wallström
o kadar endişelenmiş ki “Yayılma etkisi maalesef ki hissedilecek,
derinden hissedilecek. Her halükarda kötü olacak” demekten kendini
alamamış.