Bir süredir “Beyaz Saray”daki hizipler arasındaki “güç savaşı”na dair notlar aktarıyorum. Bu güç rekabeti ABD’nin dış politika paradigmalarını değiştirecek bir nitelik arzediyor. Savaşın seyrini izlemek ve değişen pozisyonların getireceği sonuçları öngörmek önemli bir çaba. Zira değişen pozisyonların ABD içinde ve dışında son derece yıkıcı etkileri olacaktır. Çevremizde, ülkemizi de çok yakından ilgilendiren gelişmeler bu güç savaşından bağımsız değil. İç savaşın mahiyetini anlamak için Amerikan medyasını izlerken ajandamda o kadar çok not birikti ki hepsini bir anda paylaşmak mümkün değil. Okurlarımızın sabrına güvenerek bir süre daha ABD yönetiminin kalbindeki gelişmelere dair notlarımı paylaşmaya devam edeceğim.
Beyaz Saray’daki güç savaşı ABD Başkanı Donald Trump’ın atadığı isimlerin taraf olduğu hizipler arasında cereyan ediyor. Siyasal elitler, sermaye grupları, lobiler, medya, sosyal medya bu savaşın parçası. Hizipler ‘Globalistler’ ve ‘Ulusalcılar’ olarak ayrılıyorlar. Bu terimlerin yerleştirildikleri bağlamlara daha önce değindiğim için tekrar etmeyeceğim.
“Ulusalcılar” Amerikan medyasında “Alternatif Sağ”, “Hıristiyan-Siyonistler”, “Beyaz Üstünlükçülüğü”, “Radikal Sağ” gibi terimlerle de anılıyorlar. “Alternatif Sağ”ın yayın organı “Breitbart News”, Beyaz Saray’daki Ulusalcı kanadın borazanı. Keza “Globalistler” aleyhindeki kampanyaların merkez üssü de, “Breitbart”. Hasımlarına göre “Breitbartçılar”ın dünya görüşü, İslamofobia ve Beyaz Irkçılığın zehirli bir karışımıdır. Daha anlaşılır olması için ilginç bir örnek vereceğim. “Breitbart” yazarlarından Tom Tancredo, Temsilciler Meclisi üyesi olduğu dönemde, ABD’ye yönelik terör saldırılarına misilleme olarak Mekke ve Medine gibi Müslümanların kutsal şehirlerinin bombalanmasını önermekle şöhret kazanmıştı.
“Breitbart”ın finansörlerinden milyarder yatırımcı Robert Mercer, Trump’ın seçim kampanyasının mega bağışçılarından biriydi. Mercer, İngiltere’deki Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi UKİP’in lideri Nigel Farage ile de yakın arkadaş. Geçen Temmuz ayında liderlikten çekilen Farage, “Brexit”e destek veren “Leawe.EU ” kampanyasının öncüsüydü. Aşırı sağcı ve göçmen karşıtı olarak bilinen Farage, Trump’ın kampanyasına bizzat iştirak etti. Trump seçildikten sonra onu ziyaret eden ilk İngiliz siyasetçi de Farage.
Robert Mercer, ABD’nin petrol milyarderlerinden “Koch Kardeşler” ile de ittifak halinde imiş. Koch Ailesi, “Cumhuriyetçi Parti” içinde aşırı muhafazakâr bir grubun kurduğu “Çay Partisi” adlı hareketin en büyük destekçileri arasında. Koch Ailesi de, Mercer de “Küresel Isınma”nın yıkıcı etkilerini reddeden akademisyenlere verdikleri destekle tanınıyorlar. “Paris İklim Anlaşması”ndan çekilmesi için Trump’ı ikna eden ismin Bannon olması sürpriz değil.
Beyaz Saray’daki “Globalistler”in en önemli ismi, Ulusal Güvenlik Danışmanı General H. R. McMaster. Breitbart’çılara göre “Globalistler”, Radikal İslamcılar-Solcular-Kültürel Marksistler- Medya İttifakının parçası. Breitbartçılar bu ittifakı Trump’ın gerçek gündeminin en tehlikeli rakibi olarak gösteriyorlar. Trump başta olmak üzere ABD yönetiminin iç ve dış politikanın önemli başlıklarında sergilediği çelişkili açıklamaların sebebi olarak bu iç savaş gösteriliyor. Mesela “Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezi-CSIS”den Alex Gallo, “The Hill”deki bir yazısında “İç bölünmelerimiz en büyük stratejik açığımız” diyecekti.