Sonradan Kuveyt asıllı olduğu anlaşılan 'İrlandalı' turiste
İstanbul'da reva görülen muameleyi hep birlikte izledik. On, onbeş
kişilik bir grup ellerine geçirdiği her türlü sopayı ve aleti
İrlandalı'nın üzerinde denemeye çalışıyordu. Bu öfkeli gruba karşı
kendisini savunmaya çabalayan İrlandalı ise aldığı onca darbeye
rağmen pes etmedi ve yumruğunun ulaşabildiği rakiplerini devirdi.
Çoğumuz İrlandalı turiste sempati duyduk. Gayet tabii, utandık.
Memleketin bunca meselesi var iken İrlandalı turisti yazı konusu
etmeye ne gerek var diyenler olabilir. Görüntülerde sadece bir
grubun bir kişiye karşı civanmertliğe sığmayan davranışını
izlemedik, aynı zamanda bir kısım esnafımızın geleneksel
kültürümüzden ne denli uzaklaştığını da izledik. Oysa bir zamanlar
esnaf dediğimiz bu sınıf, civanmertlik(yiğitlik), misafirperverlik,
dürüstlük, adalet ve hakkaniyet gibi fütüvvet değerlerimizi töre ve
ahlak olarak yaşayan şuurlu bir topluluğumuz değil miydi? Bize ne
oldu da bu duruma düştük?
“Ehl-i fütüvvet” olarak anılan Ahiliğin
prensiplerine riayet eden esnafımız misafirlere karşı son derece
nazik ve cömert davranmakla maruf idi. İbn-i
Batuta'nın 1300'lerde Anadolu'ya yaptığı seyahatte Ahilere
dair anlattıkları göğüs kabartıcıdır. Esnaflığa soyunanlar
“İbn-i Batuta Seyahatnamesi”ni muhakkak
okumalıdırlar. Fütüvvetin “esnaf töresi” olduğu
zamanlarda kişi bir dizi aşamadan geçmek suretiyle esnaflığa kabul
ediliyordu. Prensiplere uymayan esnafın papucu dama atılırdı. Zira
esnaf, toplumun vitrini olan saygın bir sınıftı.