Gerek Irak, gerekse Suriye meselesinde “bölge dışı güçler”
yerine “bölge ülkeleri”nin bir araya gelerek çözüm bulması
gerektiğini öteden beri söyleyip duruyoruz. Bölge güçlerinin İslam
uygarlığının merkezi havzasını huzur ve sükuna kavuşturmak gibi bir
sorumlulukları bulunduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti.
Maalesef bu konuda yıllardır milim ilerleme kaydedilemedi ve
bölgenin kaderi yabancı güçlerin vereceği kararlara bırakıldı.
Kuzuyu kurda teslim etmek gibi bir şey bu. Yüzyıl önce de bölgede
emperyalist bir paylaşım sözkonusu oldu. Masa başında birçok
'devlet', 'ülke' türettiler. Bunların çoğuna devlet demek için bin
şahit lazım. Bu ülkeler halklarının yüzü gülmedi. Bölgenin kaderi
yine emperyalist güçlerin vereceği kararlara kalmışsa daha uzun
süre gülmeyecek demektir. Bölge dışı güçler kara kaşımız, kara
gözümüz için buralarda değiller.
Irak ve Suriye'deki gelişmeler ülkemizin güvenliğini doğrudan
ilgilendiriyor. Yıllardır sözde 'Egemen Irak'ın içerisindeki
alanlardan ülkemize yönelik terör saldırılarıyla mücadele ediyoruz.
ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda ve daha birçok
yabancı askeri gücün lrak'ta bulunmasından hicap duymayan merkezi
Irak hükümetinin Türkiye'nin “Başika”daki askeri varlığını
'işgalci' olarak nitelemesi manidar. Oysa Irak Kürt Bölgesi
Yönetimi Hükümet Sözcüsü Sefin Dizayi birkaç gün önce yaptığı
yazılı açıklamada Türk askerlerinin, Musul polisi ve gönüllü
güçlere eğitim verdiği Başika kampının Irak merkezi hükümeti ve
Savunma Bakanlığının bilgisi ve rızası dahilinde kurulduğunu
belirtmişti. Musul eski valisi Nuceyfi de Başika Kampı'nı
destekliyor.