1453 yılı Nisan ayı başlarında
İstanbul Fatih'inordusu tarafından
kuşatıldığında Bizans'ta iki parti
teşekkül etmiş haldeydi. İlki “Türk” partisi, diğeri ise
“Roma-Latin-Frenk” partisiydi. Yunan tarihçi
Yannis Kordatos'un verdiği bilgilere göre iktidarı elinde tutan
sınıf “Roma” idaresini, halkın ezici çoğunluğu ile alt düzey din
adamları ise “Türk” idaresini istiyordu. Türk partisi için
“Roma”, kölelik, aşağılanma, sefalet ve yok oluş
demekti. Bizans halkı “Haçlı Seferleri” sırasında
Frenklerin ne kadar aç gözlü ve soyguncu olduklarını görmüştü.
İstanbul'u talan etmişler, yakıp yıkmışlar, mabetleri kirletmişler,
rahibelere tecavüz etmişlerdi. Ortodoks Hıristiyanları ise Katolik
olmaya zorlamışlardı. Bu sebeple halk Frenklerden nefret
ediyordu.
“Osmanlı Nizamı” Bizans halkının rüyalarını
süslerken” Bizans rejimi” halkın güvenini ve
saygısını kaybetmişti. Artan vergiler ve tekfurların zulmü yüzünden
köylü fakirleşmiş, ticaret durgunlaşmıştı. Hâl böyleyken
“Saray” lüks ve israf içinde yüzüyordu. Osmanlı
tabiyetine giren köylüler ise zenginleşiyordu. “Konstantiniye
Düştü” kitabında Prof. Steven Runciman, Fatih'in babası II.
Murad'ın Rumların hayranlığını kazandığını belirterek,
“Rumlara, Sultan Murad'ın düzenli ve adil yönetimi altında
yaşamak, bu köhnemiş hıristiyan imparatorluğunun ne olacağı
belirsiz, sıkıntı verici hayat tarzından çok daha kolay
geliyordu” diyordu.