İslam uygarlığının merkezi topraklarında yaşanan savaşlar,
çatışmalar müslüman dünyanın geleceğini karartıyor. Genç
insanlarımız, çocuklarımız, kadınlarımız ölüyor, yüzbinlercesi ise
sakat kalıyor. Ülkelerimizin maddi kaynakları heba oluyor. Manevi
ve moral kayıplar insanların direnç kaynaklarını da, umutlarını da
giderek tüketiyor. Bu talihsiz coğrafyanın huzura ve istikrara
kavuşması yabancı güçlere havale edilmiş bulunuyor. Oysa bu
coğrafyanın bu hale gelmesinde yabancı güçlerin payı var. Despot
rejimlere verdikleri destekler, yaşanan sorunların ana kaynağı.
Yabancı güçler hiçbir meseleyi çözemedikleri, durumu daha da
içinden çıkılamaz hale getirdikleri, üstelik yeni problemlere kapı
araladıkları halde hâlâ kurtarıcı gibi karşılanabiliyorlar. İşin
daha da kötüsü, yerli güçler, çatışma içinde oldukları diğer yerli
güçlere karşı yabancı güçlerle işbirliği yapmayı içlerine
sindirebiliyorlar. Yerli güçler kendi sorunlarını kendileri çözmeye
muktedir değiller. Böyle bir niyetleri de yok, iradeleri de yok.
Her biri kendi pozisyonunu sağlama almak derdinde. Vaziyet bu
olduğu içindir ki Rus, Amerikan, İngiliz, Fransız savaş uçakları
İslam memleketlerinin semalarında uçuyorlar ve bu toprakların
kaderinde söz sahibi olabiliyorlar.