18. yüzyıl başlarında bir Avrasya gücü olarak “Osmanlı” kontrolü kaybetti. Bir daha da toparlanamadı. Batılı güçlerse, “Rus Çarlığı”nın genişlemeye yönelik inisiyaklarını iyi kullandılar. Böylece Rusya'nın “Balkanlar”a doğru ilerlemesinin kontrollü şekilde önünü açtılar. Osmanlı'nın bütün dikkati Balkanlar'a, Ruslara çevrildi. Tabii bu arada sömürgeci güçler Hint okyanusu ve Afrika kıyılarında kendilerine alan açtılar. Ruslar, “Türkistan'a inmeye çalışırlarken, İngilizler Hint kıyılarından itibaren kıtayı kemirmeye devam ettiler.
1700'ler, 1800'ler büyük ölçüde “Osmanlı-Rus Savaşları”yla geçti. Bu büyük kandırmaca Rusları da, Osmanlıları da biribiriyle oyalamak, her iki gücün de askeri ve ekonomik olarak zayıflatılarak kontrol altına alınmasını amaçlıyordu. Kapitalist devletler kendilerine geniş bir sömürge alanı açmak için Osmanlılar'la Ruslar'ın birbiriyle savaşmasından istifade ettiler.
Osmanlı'nın kontrolü kaybetmesi emperyalist devletlerin işini kolaylaştırdı. 1700'lerin ikinci yarısında Ruslarla yaptığımız savaşlar sebebiyle 1798'de Napolyon kolayca Kahire'ye girdi. 1828-1829'daki Osmanlı-Rus savaşlarının neticesiyse 1830'da Fransa'nın Cezayir'i işgal etmesiydi. Bu arada Batı ve Rus desteğiyle Yunanlılar sözde bağımsızlıklarını kazandılar. Hindistan'ın sömürgeleştirilmesiyse1850'lerde tamamlandı. İngilizler ve Ruslar arasında Afganistan 'tampon' oldu. 1800'lerin sonlarında Rusya Türkistan'ı işgal etmiş bulunuyordu.
1877-1878'deki Rus Harbiyle Balkanlar'da büyük kayıplar verdik. Balkanlar'da Osmanlı'dan kopardıkları her bir ülkenin başına o ülke halkından olmayan krallar, prensler koydular. Doğu Akdeniz'de stratejik bir ada olan Kıbrıs'ı da İngilizlere terk ettik. 1880'lerin hemen başında