26 Ağustos 1071'de “Büyük Selçuklu Devleti” ordusuyla “Bizans
İmparatorluğu” ordusu Malazgirt'te karşılaştı. Batılı askeri
tarihçilere göre “Malazgirt Meydan Muharebesi”ni tüm zamanların 70
büyük savaşından biriydi. Prof. Mehmet Altan Köymen'in belirttiği
gibi uzun tarihi boyunca ilk defa bir Bizans imparatoru Müslüman
bir hükümdarın eline esir düşmüştü. Esir alma şerefi de, Selçuklu
Türklerine ve onun kahraman hükümdarı “Alp Arslan”a nasip
olmuştu.
Amerikalı stratejislerden Edward Luttwak'e göre Malazgirt, Bizans
İmparatorluğu için yalnızca sınır boylarındaki bazı topraklardan
çıkarılmak ve pek çok asker kaybetmek değil, tam anlamıyla feci bir
stratejik hezimetti. Daha da felaket olan ise Anadolu'nun Bizans
İmparatorluğu'nun merkezini teşkil etmesi ve bu toprakların bir
daha asla geri alınamayacak olmasıydı. Luttwak bu tespitini sadece
Malazgirt'ten yola çıkarak yapmıyor. Malazgirt'ten birkaç yıl sonra
Batı Marmara'da İznik şehri, Anadolu Selçuklularının başkenti
olmuştu. Malazgirt'ten 30 yıl sonra ise, Avrupalı üç Haçlı
ordusunun hezimete uğratılmasıyla Anadolu'nun kesinkes Türk-İslam
yurdu olduğu anlaşılmıştı.
Bizans İmparatoru Romanos Diogenes köhne ve müstebit bir rejimin
temsilcisiydi. General Diogenes Bizans'ın doğu hudutlarında beliren
Türk-İslam tehdidini bertaraf etmek için imparator yapılmıştı. Oysa
Bizans 'devlet' olarak 'anlamını' yitirmişti. Malazgirt'teki
ordusunun neredeyse yarısı paralı asker idi. Edward Luttwak'ın
verdiği bilgilere göre Malazgirt'e doğru ilerleyen devasa Bizans
ordusu bölgenin uzun süredir ızdırap çeken Hıristiyan yoksul
ahalisini bile yağmalamıştı.