“Demirel” denildiğinde ilk aklıma gelen, “müesses nizam” oluyor. Demirel “müesses nizam”a sadık bir siyasetçiydi. Müesses nizam tarafından en fazla örselenen de yine Demirel'di. “12 Mart”ta Başbakanlıktan istifaya zorlanan da, “12 Eylül” de Başbakanlık'tan düşürülen de oydu. “Git Süleyman” denildiğinde şapkasını alıp gitmekle, “Gel Süleyman” denildiğinde şapkasını kapıp gelmekle maruftu. Bütün bu gelmelerinde ve gitmelerinde dayanağı ise, halktır. Demirel, halkın müesses nizama gösterdiği tahtadan bir kılıçtır, ara sıra kafa göz kırdığı olmuştur.
Müesses nizam tarafından her itildiğinde Demirel halkın sinesinde kendisine sıcak yer buldu. Darbeler karşısında gösterdiği sabır bu yüzden halkın sabrının bir çocuğudur. Demirel Türkiye'nin belki de en hakiki halk siyasetçisidir. Halk “27 Mayıs”a veMenderes'in idamına tahammül gösterip sabretmişse eğer, Demirel'in demokrasi için kendini telef etmesine gerek yoktur. Topa vurma sırası halka gelecektir ve golü atma şerefi sahada olduğu müddetçe Demirel'in olacaktır. Demirel siyasi kriz anlarında çevresindekilere şu fıkrayı anlatırmış: Eşeğin biri sırtında gaz tenekeleri taşıyor. Hava çook sıcak ve gaz tenekeleri aniden tutuşuyor bu yüzden. Nasretttin Hoca neye uğradığını şaşıran zavallı eşeğe “ Aklın varsa göle koş” diye seslenmiş. Demirel için fıkradaki göl “halk”tır. Siyasetçi hep halka gidecek, başka çaresi yok