Hatırlayacak olursanız, BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun
şehadetiyle ilgili soruşturmalar kamuoyunu tatmin etmemişti.
Helikopterin düşüş sebepleri tam olarak aydınlatılamadığı gibi,
arama çalışmalarıyla ilgili eksiklikler dikkat çekmişti. Öte yandan
olay yeri incelemelerinde de ciddi boşluklar oluşmuştu. Boşluklar
doldurulamamış ve Muhsin Başkan'ın şehadetiyle ilgili sorular
cevapsız kalmıştı. Sözkonusu adlî çalışmalarda yer alan bazı kritik
isimlerin “15 Temmuz” darbe girişiminin bastırılmasının ardından
başlayan “FETÖ Soruşturması” sebebiyle tutuklanmaları “Muhsin
Başkan dosyası”nın yeniden açılmasını gerekli kılıyor.
Peki Muhsin Yazıcıoğlu neden hedef seçilmiş olabilir? Bu soru
birkaç başlıkta özetlenebilir. Muhsin Başkan oy oranıyla
ölçülemeyecek şekilde, kişiliği ve nüfuz alanı itibariyle Türk
siyasetinde etkili bir şahsiyetti. Sözlerine kulak verilen,
sözlerinin ağırlığı hissedilen aktif bir siyasetçiydi. Daha da
önemlisi, Muhsin Yazıcıoğlu bu ülkeye yönelik iç ve dış tehditler
karşısında dinamik bir kitleyi harekete geçirerek mukavemet
oluşturabilecek yapıdaydı.
Bir hatırlatma daha yapalım, Muhsin Başkan, Hrant Dink'e yakın bazı
önemli gazetecilerle, yazarlarla bir araya gelmek üzereydi. Bu
gelişmeden Muhsin Başkan'ın “Dink Cinayeti”yle ilgili bir takım
bilgilere ulaştığı ve bu bilgileri paylaşmak istemiş olabileceği
şeklinde bir kanaat oluşmuştu. 2009'da helikopterinin düşmesiyle bu
önemli buluşma gerçekleşemedi.
Muhsin Başkan'ın sadece Dink Cinayeti'nin arkasında saklı bir
senaryo sebebiyle ortadan kaldırıldığı düşünülemez. Yazıcıoğlu'nun
Türk siyasetinde tuttuğu pozisyon bu cinayeti fersah fersah aşan
bir önemdeydi. Muhtemeldir ki Muhsin Başkan, karmaşık bir ilişkiler
ağı içerisinde vuku bulan Dink Cinayeti'nin bir kaldıraç olarak
kullanılması marifetiyle ülkenin hangi noktalara evrilebileceği
konusunda bazı bilgilere ulaştı. Bu bilgilerden “Alperenler”in de
bir