“Arap baharı” Suriye'de patlak verdiğinde ABD'nin ilk başta
“Esed rejimi”ni devirmeye pek hevesli olduğu zannediliyordu. ABD de
bu izlenimi besledi. Washington'un verdiği bu 'sahte izlenim' veya
'perdeleme' Suriye'de rejim karşıtı çevrelerde büyük bir beklenti
oluşturdu ve olaylar hepimizin bildiği gibi peşpeşe dizilerek
bugünkü tablo ortaya çıktı.
Bu süreçte 'Oyun alanı'na yeni aktörler sokuldu, Irak'ta yaşanan
etnik ve mezhebî gerilim Suriye'deki havayı da zehirledi. Bu hava,
oyun planının ilerletilmesinde elverişli bir zemin sağladı. Oyun
alanına sokulan ikincil aktörlere de kendilerine biçilen rolleri
oynamaktan başka seçenek kalmadı. Suriye'yi oluşturan bileşenlerse
birbirinden iyice ayrıştılar. Şimdi kimse Suriye'de eski durumun
avdet etmesini beklemiyor. Şam ve diğer bütün ikincil aktörler
parçalanmış Suriye'de çekilecekleri son noktaları tahkim etme
peşindeler. İran, Rusya, ABD dahil herkesin bir 'koridor' hesabı
var. Suriye sahnesi adeta “koridorlar savaşı”na dönüştü.
Bir süredir Washington'ın Suriye politikası olmadığı yönünde
görüşler ileri sürülüyor. Acaba öyle mi? Bu görüşü savunanlar
Suriye'ye ilişkin oyun planını bildikleri için mi böyle rahat
konuşuyorlar? Biliyor iseler sıradaki hamleyi de tahmin ediyor
olmalılar. Krizdeki 'Dünya sistemi'nde yeni dengelerin kurulmaya
çalışıldığı süreçte, ABD'nin bir Suriye politikasının olmadığı
görüşünü savunmak saflık olmaz mı? Belki de bize 'politikasızlık'
olarak görünen, 'politika'nın kendisidir. 'Oyun plânı'nı bilmeden
hamle yapmaksa çoğu zaman riskli olabilir.