Muhammed Ali'nin vefatının neden büyük bir üzüntüyle
karşılandığını anlayabilmek için Amerika'nın yakın tarihine uzanmak
gerekiyor. Afrika kökenli Amerikalıların ırkçılığa karşı elde
ettiği kazanımlarda Muhammed Ali'nin tabii ki payı var. Muhammed
Ali'nin çocukluk ve ilk gençlik yılları da diğer siyahlar gibi
Amerikan ırkçılığının insanlık dışı iğrenç uygulamaları altında
geçti. Bu yüzden 1950'ler ve 1960'larda Amerika isyan dalgalarına
sahne oldu. Güney bölgelerde başlayan “Siyah İsyan” giderek
Kuzeydeki şehirlere sıçradı. Böyle bir dönemde Muhammed Ali
ırkçılığa ve aşağılanmaya duyulan büyük öfkeyi ringlere taşıyarak
siyahların adeta gürleyen sesi oldu.
1956 yılında Rosa Parks adında bir Siyah kadın, otobüste
beyazlara ayrılan bölümdeki bir koltuğa oturdu. Tabii hemen
tutuklandı. Bu olayın ardından Siyahlar otobüs boykotu başlattılar.
Boykota öncülük ettikleri gerekçesiyle yüzlerce Siyah hapse atıldı.
1960'da Kuzey Caroline'de dört siyah öğrenci, beyaz öğrencilerle
aynı markette yemek yeme girişiminde bulundu. Siyahlara yemek
servisi yapılmadı. Bu girişim oturma eylemiyle sonuçlandı. Eylemler
başka şehirlere yayıldı. Siyahların barışçı eylemlerine şiddetle
karşılık verilmesi üzerine yüz kadar şehirde protesto gösterileri
başladı. Eylemler ABD tarihindeki “Sivil Haklar Hareketi”nin
neredeyse tamamını ihata edecek yoğunluktaydı.