Ülkemiz bir süredir çok kritik süreçlerden geçiyor. Bu süreçten
ülkemizin kazançlı çıkmasını istiyor isek çok dikkatli ve sorumlu
davranmak mecburiyetindeyiz. Farklı yaşam tarzlarını ve kültürel
tercihleri toplumun fay hatları haline getirmek isteyenlere fırsat
vermemeliyiz. Bütün farklılıklarımıza rağmen bir kısmımızın daha
fazla, bir kısmımızın ondan daha az da olsa muhafaza etmeye önem
verdiğimiz ortak değerlerimiz var. Kritik süreçlerde bu değerler
öne çıkıyor, varlığımızı sürdürmekte tutamak sağlıyor bize.
1200'lerin sonlarında, 1400'lerin başlarında, 1900'lerin ilk
çeyreğinde karşı karşıya kaldığımız en tehlikeli süreçleri, bu
değerler etrafında birleşerek aştık, “Yok olma” tehdidi karşısında
bir-olmaya azmederek çıkış yolu bulduk kendimize.
O dönemlerde de insanlarımız aynı tarzda yaşıyor değillerdi.
Siyaset, farklı hayat tarzlarına sahip kesimleri üst ortak değerler
etrafında aynı istikamete sevketme yeteneği gösterebildiği için bu
ülkedeki varlığımız hâlâ sürüyor. Önemli olan farklı kültürel
katmanlar arasında geçişkenliği açık tutmak. Bu ülkenin kanaat
önderleri, münevverleri, kalem erbabı farklı kültürlere savaş açmak
yerine, bu kültürel katmanlar arasındaki iletişim alanlarını geniş
tutmaya odaklanmalılar. Kendi kültürlerine güvenenler diğer
kültürlere savaş açmaya ihtiyaç duyarlar mı hiç! Tarihî
serüvenimizi gereği kadar bilmeyen yahut idrak etmeyen ama orada
burada sivri sivri laflar ederek saldırıya açık zaafiyet alanları
oluşturanlar hakikatte neye parmak bastıklarının farkındalar mı?
Ülkemiz dört bir koldan terör şebekelerinin açık hedefi haline
gelmiş iken neler konuşup yazıyoruz böyle!