Arada bazı kesintiler olmakla birlikte Yemen 400 yıl kadar Osmanlı idaresi altında kaldı. Yemen sosyal, kabilevî, mezhebî ve coğrafî yapısı nedeniyle idaresi çok zor bir ülkeydi. Asayiş, emniyet ve huzuru sağlamak için yüzbinlerce Osmanlı askeri bu topraklarda can verdi. Bu yüzden Yemen dağlarının, vadilerinin, sırtlarının, çöllerinin her bir noktasında hatıramız kaldı. Yemen'in en ıssız, en vahşi kenarlarında bile binlerce şehidimiz yatıyor.
Kuzey Yemen sadece Zeydîlerden ibaret değildi. Hudeyde ve San'a arasındaki Haraz Dağında Şiî/İsmailî kabileler bulunmaktaydı. İsmailîlerin Yemen'deki bu kolu, İran'daki “Alamut” kalesini andıran “Attara Kalesi”ni üs edinmişlerdi. Geleni gideni haraca bağlamışlardı. Öte yandan Yemen'de Şafiî-Sünni topluluklar yaşıyordu. İslam beşerî coğrafyacılığının babası sayılan Makdisi'nin 10. yüzyılda kaleme aldığı bir eserinde ise şimdi Zeydîlerin kalesi sayılan San'a ve Sa'da şehirleri halkının çoğunluğunun “Hanefî” mezhebinden olduğu kaydediliyor. Osmanlı ise kimsenin mezhebine inancına karışmadı.