Abdullah Muradoğlu Yeni Şafak Gazetesi

Ufuktaki kriz, şimdinin krizi oldu

Prof. Michael Mann’ın 2011 yılında yayınlanan “Yirmibirinci Yüzyılda İktidar” isimli kitabının son bölümü “Ufuktaki krizimiz” başlığını taşıyordu.  Ufuktaki kriz...

06 Haziran 2017 | 79 okunma

Prof. Michael Mann’ın 2011 yılında yayınlanan “Yirmibirinci Yüzyılda İktidar” isimli kitabının son bölümü “Ufuktaki krizimiz” başlığını taşıyordu.  Ufuktaki kriz nükleer savaş falan değil, “iklim değişikliği” ile ilgiliydi.  Donald Trump’ın ABD’nin “Paris İklim Anlaşması”ndan çekileceğini ilan etmesiyle Mann’ın bu başlığı seçmekte haklı olduğu anlaşıldı. Trump’ın açıklaması, ABD ile “Avrupa Birliği” arasındaki çatlağı daha da derinleştirecek. 

Atmosferde sera gazlarının birikmesi iklim değişikliğine yol açan en önemli sebep. Sera gazlarının yüzde 70’inden fazlasını karbondioksit salınımı oluşturuyor. Sera gazı salınımının en az yüzde 20’si ormanların yok edilmesi sonucunda oluştu. Küresel ısınmaya yol açarak hayatı canlılar için zorlaştıran gaz salınımı kapitalizmin doymak bilmez kâr çarkının ürettiği bir sorun.

Mann’ın da ifade ettiği gibi iklim değişikliği “insan eylemleri” kaynaklı. İklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için insan davranışlarının değişmesi gerekli. Ancak insan davranışları kendiliğinden değişmiyor, ya ahlâken yahut hukuken (yaptırımlara bağlı olarak) değişiyor. Diğer insanları ilgilendirdiği için bu konuda da ahlâk ve hukukun yan yana gitmesi gerekiyor.

İnsan toplumlarının sağlıklı olması için küresel gaz salınımlarının azaltılması şart. Prof. Mann hızlı hareket edilmemesi halinde iklim değişikliğinin torunlarımıza, hatta çocuklarımıza felaketler getireceği uyarısı yapıyor. Bu felaketler zincirinde “deniz seviyesinin yükselmesi”, “sel”, “kuraklık”, “su savaşları”, “göç dalgaları” ve bunlara bağlı çatışmalar, terörizm var.

İklim değişikliği bütün insanları etkileyen küresel bir tehdit. Bu tehdidin ortadan kaldırılması konusunda en büyük sorumluluk, küresel gaz salınımının yüzde 50’sini üreten ABD, Avrupa Birliği ve Çin’e düşüyor. Ancak kapitalizmin sermaye birikiminde olduğu gibi sera gazlarının birikimi de sanayileşme sürecinde ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi sonucunda oluştu. Küresel gaz salınımın azaltılmasıyla ilgili maliyetlerin büyük ölçüde kapitalist ülkeler tarafından karşılanması gerektiğine vurgu yapan Prof. Michael Mann bakın neler söylüyor:

 “Atmosferdeki karbon dioksitin yaklaşık yüzde yetmişi, son yüzyıl içinde, gelişmiş ülkeler tarafından üretildi. Fakat bugün yoksul ülkelerin katkısı da büyüyor ve eğer daha da sanayileşeceklerse onların kişi başı karbondioksit salınımı gelişmiş ülkelerinkini bile sollayacaktır. Şu andaki bölüşüm bir parça yapay, çünkü Kuzey’deki bizler çevreyi fazlasıyla kirleten imalat endüstrisini gelişen ülkelere ihraç ettik ve karşılığında görece daha temiz, tamamlanmış ürünü ithal ediyoruz. Onlara kendi kirliliğimizi verdik.“

Gerçekten de kapitalist ülkeler imalat sanayilerini ve kirliliklerini Çin, Hindistan, Bangladeş ve Pakistan başta olmak üzere insan emeğinin ucuz elde edildiği Asya ülkelerine ihraç ettiler. Şimdi de ABD Başkanı Trump, Amerikan kapitalistlerinin işine gelmeyen diğer konularda olduğu gibi bu konuda da ayak diriyor, oluşmuş bir anlaşmayı, uzlaşmayı devirmek istiyor.

 “Paris İklim Anlaşması”nı BM’ye üye 196 devletten 193’ü imzaladı. Birçok ülke anlaşmaya sıcak bakmasa bile imza attı. Küresel gaz salınımının en başta gelen sorumlularından olan ABD’nin anlaşmadan çekilmesi diğer ülkelere karşı büyük haksızlık. Trump bu tavrıyla “küresel ısınmada başroldeyiz, çok da para yaptık ama kusura bakmayın, ürettiğimiz pisliğin faturasını ödemeyeceğiz” demeye getiriyor. Çekilme gerçekleşirse ABD,  anlaşmadan doğan yükümlülükleri yerine getirmek istemeyen ülkelere de “kötü emsal” olacak.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“AB” İsrail’i daha ne kadar koruyacak? 24 Kasım 2024 | 32 Okunma Trump Amerika’yı ‘dışarı’ çıkarabilecek mi? 19 Kasım 2024 | 71 Okunma İsrail’e ‘koşulsuz destek’ Harris’e kaybettirdi 17 Kasım 2024 | 53 Okunma Demokratlar’ın “Ginsburg” sendromu! 12 Kasım 2024 | 41 Okunma Demokratlar “Trump şoku”nu atlatabilecekler mi? 10 Kasım 2024 | 67 Okunma