İslam uygarlığının merkezi topraklarında yaşanan çatışmalar,
“Vahdet” meselesini uzun süredir gündeme taşımasına rağmen müspet
bir sonuç elde edilememiş olması yaranın kangren hale geldiğini
gösteriyor. Herkes sıkça vahdetten söz ediyor ama iş amel sahasına
geldiğinde kimse pozisyonunu değiştirmiyor. 50'den fazla ülkeyi bir
araya getiren “İslam İşbirliği Teşkilatı”ysa ciddi hiçbir meseleyi
çözebilmiş değil.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Tahran'da, “İslam
dünyasında mevcut krizler' temasıyla gerçekleştirilen “29.
Uluslararası Vahdet Konferansı”nda yaptığı konuşmada mevcut durumu
dört başı mamur tasvir etti. İslam dünyasının nasıl bir insanî
krizle ve meydan okumalarla karşı karşıya olduğunu gözler önüne
serdi. “Vahdet” konferansları bildiğim kadarıyla 1980'lerden bu
yana gerçekleştiriliyor. Şimdiye dek 28 defa yapılmış olan bu
konferansın müspet sonuçlar doğurmasını temenni ediyoruz.
İslam alemi kendi siyasi, hukuki/fıkhî ve ekonomik problemlerine
etkin çözümler üretemezse istikbalde çok daha büyük bir kaosla
karşılaşacak. Buhrandan çıkış içinse, önce “tefekkür” lazım.
Tefekkür olmadan fikir, fikir olmadan “medeniyet tasavvuru” olmaz.
Tasavvuru olmayan hiçbir medeniyet vücut bulamaz. Oysa bizim
iftihar ettiğimiz bir medeniyetimiz vücut bulmuştu. İslam uygarlığı
Maveraünnehir'den Balkanlar'a, Adriyatik'ten Çin Denizi'ne, Hint
Okyanusu'ndan Atlas Okyanusu'na kadar geniş bir alana
uzanmıştı.
Küresel sistemin temellerinden sarsıldığı bir dünyada yeni bir
insanlık tasavvuruna şiddetle ihtiyaç olduğu aşikar. İslam dünyası
tarihsel birikimi, uygarlık mirası, dinamik genç nüfusu ve ekonomik
potansiyeliyle dünyaya yeni bir renk katma imkanına sahip.
Halihazırdaysa İslam dünyası sefaletle zenginliğin en uç
noktalarını birarada barındırıyor. Pakistan, Bangladeş, Endonezya
ve Hindistan gibi İslam aleminin kısmı azamını teşkil eden
ülkelerde insanlar günde 2 doların altında bir parayla hayatını
idame ettiriyor.