Aşır Aşır Kur’ân derslerimizde “Kur’ân’ın en kapsamlı âyeti” olarak görülen Nahl suresinin 90. âyetine gelmiş bulunuyoruz:“Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya vermeyi emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, düşünesiniz diye size böyle öğüt veriyor.”
Peygamberimiz (s.a) İslâm’ı tebliğ ederken bu âyet-i kerimeyi sıkça tekrarlardı. Cuma hutbelerinin sonunda da bu âyet okunur. Ecdadımızın gayesi de adaleti ve nizamı dünyaya hâkim kılmaktı.
Seçim sath-ı mâiline girdiğimiz şu süreçte âyetteki iki merkezî kavrama (adalet ve ihsan) dikkat çekmenin zamanıdır diye düşünüyorum. Bu iki kelimeye verilen bazı anlamlar şöyle: Adalet kelime-i şehâdeti benimsemek, ihsan Allah’ın buyruklarını yerine getirmek; adalet insanın içiyle dışının bir olması, ihsan için dıştan daha temiz olması; adalet insaflı olmak, ihsan özveride bulunmak; adalet kişinin Allah’a ortak koşmaktan sakınması, ihsan Allah’ı görür gibi ibadet etmesi ve kendisi için istediği iyilikleri başkaları için de istemesi; adalet tevhid, ihsan ise tevhidde samimiyettir.
Âyetteki adalet ve ihsan kavramları bu anlamların hepsini kuşatır. Râğıb el-İsfahânî adaleti ‘iyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı kötülük olmak üzere yapılana denk bir şekilde karşılık vermek’; ihsanı ise ‘iyiliğe daha fazlasıyla, kötülüğe daha azıyla karşılık vermek’ diye tanımlar.
Sözlükte adalet, ‘doğru hareket etmek, hakka ve hakikate göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak’ gibi manalara gelen bir isim olup ahlâk ve hukuk terimi olarak ‘bireysel ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun davranmayı sağlayan bir erdem veya hukuk ilkesi’ anlamında; âyet ve hadislerde genellikle ‘düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hüküm verme, doğru yolu izleme, takvaya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık’ gibi manalarda kullanılmıştır.