“Aşır Aşır Kur’ân” derslerimiz sürüyor. Konumuz Tevhid ve Şirk. Tevbe/31. âyetteyiz:
“Onlar, Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de... Oysa onlar, tek olan bir ilâha ibadet etmekten başkasıyla emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştuklarından yücedir.”
Elmalılı M. Hamdi Yazır der ki: Yahudiler hahamlarını, Hıristiyanlar da rahiplerini kendilerine rab edindiler. Allah’ın emrine, hakkın hükmüne değil, onların hükümlerine, onların iradelerine tabi oldular. Onlara Allah’a tapar gibi taptılar, hatta Allah’ı bırakıp onlara taptılar, Allah’ın emirlerini bırakıp, açıkça Allah’ın emirlerine ters düşen keyfî arzularına itaat ettiler. Allah’ın haram kıldığı şeyleri onların emriyle helâl gördüler. Allah’ın “yapmayın” dediği şeyleri yaptılar, “yapın” dediklerini de yapmadılar. Allah’ın emir ve yasaklarını değil de onların emir ve yasaklarını dinlediler. Onlara, Allah’ın emirlerini uygulayan, O’nun dininin hükümlerini anlayıp anlatan kimseler gözüyle değil de, dinde sanki Allah gibi hükümler vermeye ve kurallar koymaya yetkili imişler gibi baktılar. Doğrudan doğruya kendi yanlarından şeriat vaz‘ etmeye, dini hükümler koymaya hakları varmış, sanki birer müdebbir rabmış gibi baktılar. Onların iradelerine, heva ve heveslerine uydular.
Bu ayetin manası hakkında Hatim Tâî›nin oğlu Adiy demiştir ki:
“Rasulüllah’a geldim, boynumda altından bir haç vardı (Adiy henüz Müslüman olmamıştı ve Hıristiyandı). Rasulüllah Berâe (Tevbe) suresini okuyordu…
“Allah’tan başka hahamlarını ve rahiplerini rab edindiler…” ayetine geldi. Ben: