Abdullah Yıldız Yeni Akit Gazetesi

Diyanet – İmam Hatip – Ezan Bahane...

Geçen hafta, “Mevlîd-i Nebî” dolayısıyla “Ahlâk-ı Nebî” üzerine yazmayı görev bildiğimiz için, Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın bir hasta ziyareti...

27 Kasım 2018 | 5.777 okunma

Geçen hafta, “Mevlîd-i Nebî” dolayısıyla “Ahlâk-ı Nebî” üzerine yazmayı görev bildiğimiz için, Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın bir hasta ziyareti üzerinden başlatılıp “Türkçe Ezan” ve “İmam Hatip okulları” etrafında ısrarla sürdürülen, provokatif heykel saldırıları, “Andımız” vb. ile de sözde “Kemalist” duyarlığı harekete geçirme izlenimi veren sinsi kampanya hakkında yazamadık. 

Sözünü ettiğimiz konular yapay tartışma gündemlerinden bir miktar düşmüş gibi görünse de, bunların bilinçli olarak gündemden hiç düşürülmeyen ve şer odaklar tarafından her fırsatta “İslâm karşıtı” kampanyalara malzeme yapılan ve yapılmaya da devam edilecek olan “sinir uçları” olduğu unutulmamalıdır. (Yeri gelmişken, bu şeytani kampanyaları “İslamofobik” değil “anti-İslâmik” yani “İslâm karşıtı”  olarak isimlendirdik; zira birinci kavramsallaştırma Batı kaynaklı olup İslâm’ı ‘korku kaynağı’ gibi sunarken, ikincisinde plânlı bir İslâm düşmanlığının varlığı vurgulanmış olmaktadır.)

Evet, Türkiye’de ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen bu tür tartışmalar, küresel ölçekli ve uzun vadeli “İslâm düşmanı” büyük bir plânın-projenin yerel ayaklarından ibarettir. Bu asla unutulmamalıdır ve gerek dünyada gerekse Türkiye’de olup bitenler bu büyük şeytani plân hesaba katılarak okunmalıdır.

İmdi, biz bu çerçevede uzun tahlilleri ehline bırakarak, bu tür şeytani kampanyalar karşısında sergilediğimiz çok temel bir zaafımızı ele veren bir gözlemimizi sizlerle paylaşmakla yetineceğiz:

Ne yazık ki, çeşitli kişi ve kurumlar üzerinden İslâmiyet ve Müslümanlar etrafında ciddi kuşkular uyandırarak Müslümanları “öcü”, İslâmiyet’i de “tehdit kaynağı” gibi gösterip, İslâm’ın bizzat kendisini yıpratmayı ve böylece insanlarla İslâmiyet arasına kalın duvarlar örmeyi amaçlayan şer kampanyalar karşısında İslâmî camia hiç de iyi bir sınav verememektedir. Şer cephe son derece plânlı ve programlı olarak bütün imkânlarıyla aynı anda harekete geçerken, İslâmî camia Müslüman ferasetinden beklenen “tek yürek” ve “tek ses” olmayı bir türlü başaramamakta, genelde sessiz, tepkisiz, sinik, silik, bölük-pörçük bir manzara arzetmekte ve bir kısmı da neredeyse şer cepheyi haklı, kendi İslâmî camiasını ise haksız gören kompleksli bir tavır sergilemektedir. Türkiye ve Dünya Müslümanlarına ya da bizzat İslâm’a yönelik saldırılar karşısında sus-pus olup sadece kendi hizip-grup-fırkalarına dokunulunca vaveyla koparan “darmadağınık Müslümanlar” konumunda oluşumuz, İslâm düşmanlarına yeni sinsi planlar yapmaları için fırsat üstüne fırsat vermektedir maalesef…

Bilinmelidir ki, Ezan-ı Muhammedî, sadece beş vakit müminleri namaza çağıran bir davet değil, aynı zamanda -Âkif’in deyişiyle- “şehadetleri Dinin temeli” olan bir Tevhid çağrısı ve özgürlük neşidesidir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Gönül Vatan”dan “Müslüman Vakti”ne 19 Kasım 2024 | 76 Okunma Mücahid Âlimler 12 Kasım 2024 | 140 Okunma Âlimler birleşirse ümmet birleşir 05 Kasım 2024 | 98 Okunma Allah’ın İpine Yapışmak 29 Ekim 2024 | 78 Okunma Şehid Yahya Sinvar’ın ardından 22 Ekim 2024 | 168 Okunma