G
eçen haftaki yazımızda Fecr/1-5.âyetlerde Rabbimizin üzerine yemin ettiği “Leyâl-i Aşr”in (ki Zilhicce’nin ilk on gün ve gecesi olduğu rivayet olunur) feyiz ve bereketine dair hadis-i şeriflere yer vermiştik.
Kurban Bayramı yaklaştı. Bugün Terviye, yarın Arafe, Cuma ise Kurban Bayramı.
“Kurbân” başta olmak üzere, ilgili kelime ve kavramların anlam dünyasına girerek bu ibadeti anlamaya çalışalım:
“Arafe”, bayramdan önceki; “Terviye” ise Arafe’den bir önceki gündür. “Arefe”, ‘bilmek, tanımak’; “Terviye” ise, ‘sulamak, bol su vermek, bir işi yaparken enine boyuna düşünüp taşınmak’ demektir. Terviye, bilhassa Arafe günü oruç tutmanın fazileti hadislerde yer alır. İmam Malik’in Muvatta’ındaki (Hac bölümü) bir hadiste, Arefe günü dua etmenin ve “Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh: Allah birdir, Ondan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur” sözünü tekrarlamanın en faziletli amel olduğu; Müslim’de (Hac bölümü) o gün Allah’ın af ve bağışının çoğaldığı belirtilir. Terviye ve Arafe günlerindeki tesbih, tahmid, tehlil ve tekbirler Kurban Bayramında doruk noktasına çıkar. Arafe günü sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar da “Allahu ekber, Allahu ekber; Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber; Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” diyerek “Teşrik Tekbirleri” getirilir. Böylece müminler; Allah’ın birliği, büyüklüğü, yegâne ilah olduğu inançları ekseninde bütünleşirler…