İsveç, Danimarka ve Hollanda’da art arda gerçekleşen ve Avrupa’daki şedit İslâm düşmanlığını açığa vuran Kur’ân-ı Kerim’i yakma olayları, Müslümanlar olarak Kitabullah’a sahip çıkma vazifemizi bize ihtar ediyor. “İslamofobi” (İslâm korkusu) kavramsallaştırmasıyla adeta İslâm’ı ve Müslümanları saldırgan ve korku kaynağı, modern Haçlı zihniyetini ise masum ve korkmakta haklı göstermeye kalkışan bu İslâm düşmanı kampanyaya karşı vakur tepkilerimizi ortaya koyarken, Müslümanlar olarak Kur’an’a karşı görevlerimizi kuşanmanın tam da zamanıdır. Bu görev; Kur’ân-ı Kerim’i gereği gibi okuyup okutmak, doğru olarak anlayıp anlatmak ve en güzel tarzda yaşayıp yaşatmaktır diye özetlenebilir. Merhum Sezai Karakoç, Kur’ân’ın değerini ve O’na karşı görevlerimizi muhteşem anlatır (bazı cümlelerin altını çizdik):
“Bin dört yüzyıldan beri bir tek harfi bile yıpranmamış bir mucizedir, hayat fışkıran bir mucizedir Kur’an-ı Kerim. Dünya, haşr...