Dr. Mehmet Sürmeli Hocamız, samimi, gayretli ve velûd bir ilim ehlidir. Kur’ân ve Sünnet’in doğru anlaşılması üzerine birçok kıymetli eser kaleme almıştır. Son zamanlarda “sosyal medya”da da günlük yazılarını insanımızın istifadesine sunmaya başladı. Geçen hafta, kardeşinize ithaf etme inceliğinde bulunduğu “Cemaatle Namazın Önemi” başlıklı yazıyı özetle paylaşıyor, hocama dualar ediyorum:
‘Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in (s.a) namaz ile ilgili hadisleri incelendiğinde “Namazın ikame edilmesi” ifadesine çok rastlanır… Bununla; hakkıyla temizliğe riayet etmek, abdesti erkânına riayet ederek almak, cemaate katılmak, tadili erkâna uymak, kıraat edilen ayet, dua ve surelerin anlamlarını düşünmek, huşuyu tam olarak gerçekleştirmek ve kılınan namazı ihsan bilinci içerisinde “veda namazı” gibi eda etmek kastedilmiştir… Cemaate katılmak da ikamenin şartlarından birisidir…
Rasulüllah (s.a); “Allah’a ibadet etmenin neşve ve coşkusu içinde yetişen genç ile kalbi, mescide devam etmeye arzulu kişi”yi Rahman’ın koruması altında olacak 7 sınıf arasında saymıştır [Malik, Muvatta, II/953]. “Karanlık gecelerde mescitlere giden kimseleri kıyamet gününde tam bir nur ile müjdeleyin.” [Hakim, Müstedrek, 769] diyerek, ümmetini cemaatle namazdan kopmamaya yönlendirmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, savaş anında bile cemaatle namazın teşvik edilip terk etmeye bir yol verilmemesi, hem namazı edanın hem de cemaatin önemine bir atıftır [Nisa 4/101-102]. Cemaatle namaz kılmak mescitlerde zorlaşınca, ayrı bir mimari yapılanmayı tavsiye ederek yine de cemaatten kopmamayı emreden Yüce Allah, İsrail oğullarından örnek vererek bizlere de olağanüstü durumlarda aynı yolu takip etmemizi şu buyruğu ile bildirmiştir: “Musa ve kardeşine: ‘kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın; o evlerinizi kıblegâh(mescit) yapın ve (oralarda cemaatleşerek) namazı da dosdoğru kılın. (Ey Musa! Artık) iman edenlere (kurtulacaklarını) müjdele.’ diye vahiy ettik.” [Yunus 10/87].
Rasulüllah (s.a), “Kur’an-ı Kerim’e iman etmeden keyfi yorumlar yapan münafıkları ve iş güç derdine düşerek cemaati terk edenleri ümmeti adına korktuğu sınıflar” [Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, II/194] arasında nitelendirmiş ve “Ezanı işittiği halde özürsüz olarak cemaate gelmeyenin namazı da yoktur”[İbn Mace, Mesacid 17] buyurmuştur. Cemaate katılmaya mani olan özrü, “Hastalık ve korku” [Müstedrek, 896] diye haber vermiştir. Cemaatle namaz kılmayı en önemli sünnetlerden bilen İbn Abbas (r.a): “Kim ki Hayyaale’l-Felah nidasını işitir de davete icabet etmezse, Hz. Muhammed’in sünnetini terk etmiştir.” [Mecmaü’z-Zevaid, II/44] demiştir. “Cemaatle kılınan namazın yalnız kılınan namazdan 27 derece daha faziletli” [Müsned-i Ahmed, 4670] olduğunu bildiren Hz. Peygamber (s.a), “Camiye giderken atılan her adımın sadaka olduğunu” [Müsned-i Ahmed, 8096] söylemiştir.