Bir zamanlar kendilerini “milliyetçi”, “muhafazakâr”, “mukaddesatçı”, “sağcı”, “milli görüşçü”, “ülkücü”, “mücadeleci” gibi kimliklerle yahut bir vakıf, dernek, cemaat, tarikat ya da bir lider veya bir hoca efendiye aidiyetle tanımlayan İslâmî/dindar camiamızın “azami müşterekleri”, “ortak idealleri”, “ortak kavramları” ve “ortak söylemleri” vardı; el-ân da var elhamdülillah. Ayasofya Camiinin açılması, devlette ve özellikle eğitim sisteminde İslâmî köklerimize dönülmesi, Selçuklu-Osmanlı mirasına sahip çıkılması gibi konular bunlardan birkaçı idi. Millî-İslâmî Nizam fikri de ortak kavramlarımızdandı…
1950’lerde İmam Hatip okullarının açıldığı, 1960-1970’lerde tercüme faaliyetlerinin başladığı ve 1980’lerde telif eserlerin hız kazandığı yıllarda; İslâmiyet’i bir “devlet nizamı” ve daha genelde bir “hayat nizamı”...