Geçen hafta İslâm’da tedric (hükümlerin ilâhî irade tarafından bir defada ve bütün olarak değil tebliğ ve değişim süreci boyunca beşerî ve sosyal olgular dikkate alınıp peyderpey konulması) yöntemine değinmiş ve buna örnek olarak bir olaya yer vermiştik: “Müslüman olmak için cihada çağrılmamayı, kendilerinden öşür (zekat) alınmamasını, namazla yükümlü tutulmamalarını ve başlarına kendilerinden olmayan birinin yönetici yapılmamasını” isteyen Benî Sakif heyetinin namaz dışındaki isteklerini kabul eden (Müsned, IV, 218) Resûlullah (s.a), onlardan dinin bütün hükümlerine uymalarını istemesi halinde bunu kabul etmeyeceklerini, buna karşılık Müslüman olduktan sonra zaman içinde hem öşür verip hem de cihada katılacaklarını öngörmüş ve uygulamada bir geçiş dönemine müsamaha göstermişti.”
Bugün de kendilerini kimlik olarak “Müslüman” gören ama İslâmî hayat tarzını uygulamada pek çok eksiği ve çelişkisi bulunan insanımızın yeniden İslâmî hayatı kuşanması yönünde çaba gösteren çağdaş davet öncüleri, bu değişim sürecinde muhataplarına oldukça...