Orucun farziyetini belirleyen âyette Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.Umulur ki ittikâ edersiniz.” (Bakara 2/183)
İslâm’da ibadetler belli hikmetlere, illetlere ve maksatlara mebnidir. Orucun illeti ve en büyük hikmeti, farz olduğunu bildiren bu ayette gösterilen hedeftir: “İttikâ etmek / takvâ sahibi olmak”.
Ramazan ayında tuttuğumuz oruçla gerçek anlamda “takvâyı kuşanmak”için, “takvâ” (ittikâ, muttaki) kavramını çok iyi tanımak, bütün boyutlarıyla derinlemesine inceleyip anlamak zorundayız.
İttikâ etmek ve muttaki olmak; dilimize genelde ‘Allah’tan korkmak’ diye çevrilir. Ayrıca, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmek, onun yasaklarını çiğnemekten sakınmak, günah işlemekten ve haramlardan sakınmak anlamını da içerir. Ancak, merhum Muhammed Esed, Kur’ân Mesajı’nda “ittikâ/takvâ” kavramına daha kuşatıcı bir anlam yükler: “Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımak”. Esed’e göre; “muttaki”nin “Allah’tan korkan” şeklindeki alışılagelen çevirisi, bu ibarenin olumlu içeriğini yeterli biçimde yansıtmaz -yani, O’nun her zaman ve her yerde hazır olduğunun farkında olmayı ve kişinin bu farkında oluşun ışığı altında kendi varlığını biçimlendirme arzusunu... “Kötülükten sakınan” vb. çeviriler de, İlahî sorumluluk bilinci (takvâ) kavramının sadece belirli bir yönünü yansıtır.