Bayramların en güzel hayır ve bereketlerinden biri de “sıla-i rahim”e; yani akraba ve yakınları ziyaret edip, hallerini ve hatırlarını sorarak, gönüllerini almaya vesile olmasıdır.
Ana-babalardan başlayarak yakın ve uzak akrabaları ziyaret edip gözetmek İslâm’ın temel ilkelerinden biridir. Yazık ki, son yıllarda ülkemizde modernizmin de etkisiyle akraba ilişkileri zayıfladığı gibi, “sıla-i rahim ibadeti” de neredeyse terkedilmeye yüz tuttu. Dahası, sıla-i rahim’in bir “ibadet” olduğunu bilen ve bu konuda topluma öncülük ve örneklik etmeleri gereken İslâmî hareket önderleri ile ilim ve fikir insanları âdeta kendi elleriyle ördükleri kozalarına/kabuklarına çekilerek yalnızlaşmaya başladılar. Oysa Cennet vesilelerinden biri olan “sıla-i rahim ibadeti”, aynı zamanda bu dünyada da İslâmî fikirlerin ve İslâmî hayat tarzının toplum geneline yayılıp yerleşmesinde en doğal ve en önemli bir imkân ve açılım vesilesi olarak değerlendirilmelidir.
Sıla-i rahim, öncelikle Cennet vesilesi bir ibadettir. Peygamberimize (s.a) sorulur:
- “Yâ Rasûlallah; beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?”.
Efendimiz (s.a) şu cevabı verir: