Müslüman tarihçi İbn Haldun ünlü Mukaddime’sinde devletlerin de tıpkı insanlar gibi doğup büyüme, gelişme, durağanlaşma ve ihtiyarlama devrelerinden geçtiklerini ve her dönemin kendine has özellikler taşıdığını ustaca tespit eder. Tespitleri bu günkü parti, örgüt, cemaat vb. sosyal yapılar için de geçerlidir:
“Zafer ve maksatlara erişme çağı” olan birinci devrede asabiyet (dayanışma ruhu) çok canlı olup devletin/örgütün başında bulunanlar halkın fikir ve oylarını almadan tek başına hareket etmezler.
Ancak ikinci devrede hükümdar/yönetici, devlet idaresini, daha önce birlikte mücadele ettikleri insanlarla paylaşmaktan kaçınır; giderek kendilerine köleler ve yardımcılar edinirler.
Üçüncü devre “devletin servet ve meyvelerinden faydalanma ve rahatlık çağı»dır; bu dönemde hükümdarlar büyük binalar, şehirler, köşkler, abideler yaptırmaya, etraflarına bağışlarda bulunmaya, maiyetindekilerin...