Affetmeyenler, affedilmeyecekler.
Ama tabi ki, bir şartla, pişmanlıkla. Bazı durumlarda verilen zararın tazmini ile.
Ben ölüm cezasına karşı değilim, olamam. Ama uygulama konusunda, usul şu, önce “bağışlama” teklif edilir. Değilse tazminat, o da değilse infaz. Ama hak sahiplerinden biri bile, infaz dışında kalan tercihlerden biri seçerse infaz gerçekleşmez. Bu arada şüphe kesin olarak sanık lehine değerlendirilir. İnfaz için şüphesiz bir gerçeklik söz konusudur.
Aslında “Cezaevi” konusu istisnai bir cezalandırma biçimi olmalı. Her hâlükârda, duruma göre kapalı ya da açık alanda çalışma imkânı sağlanmalı.
“Af ilanı” olabilir, ama bana göre af kapısı her zaman açık olmalı. Kişi ya da kişilere yönelik suçlarda hak sahipleri her zaman af talebinde bulunabilmeli. Bu tazminat şartına bağlı olabileceği gibi, başka bir şarta da bağlanabilir. Bir yazılımcı, şöyle bir yazılım yapıp serbest kalabilmeli. Bir başkası, mesela “asla şunu yapmamalı” diyebilir.. Yani her zaman “şartlı tahliye” de olabilir. Bu şart kamu görevi de olabilir. Mesela Sudan’da, Kur’an-ı Kerim’i ezberleyenlere belli bir ceza indirimi uygulanıyor.