Alman seçimleri, Avrupa siyasetinin yönelimlerini doğru okumak için aslında iyi bir örnek.
AB’nin sacayağı, Almanya, Fransa, İtalya’dır. Biri laik, diğeri seküler, öteki teokrat. Seküler olan para babası, laik olan hep sorunlu, teokrat olan Katolik Kilisesi ile Mafia arasına sıkışmış bir ülke. Batıda seküler, laik, ateist, sol, hepsi kültürel bir aidiyet olarak Hristiyandır. Bu anlamda reforme edilebilen sentetik bir dine sahipler. Bizim laikler bu, İslam’la, Hristiyanlığı karıştırdıkları için bazan bize anlamsız gelen şeyler söylüyorlar. Mesela laiklik deyince, din-devlet ayrılığını anlıyorlar. Laikliğin meşruiyetini İncil’den alan bir kural olduğunu da bilmiyorlar! Oysa laiklik, kilise-devlet ilişkisini düzenler, ayrılık değil, uzlaşı, işbirliği, paylaşım temelli bir yaklaşımdır. Orada kilise denilen yapı, aynı zamanda bir devlettir. Maddi ve manevi otoriteyi temsil eden iki devlet arasındaki ilişkiden söz ediyoruz. Vestfalya da kilise ve ulus devlete dönüşen derebeyler arasında aynı şekilde çatışmama/uzlaşı, paylaşım ve işbirliğini ifade eder. Ama kime anlatacaksınız, biz bunlara...