Herkes burnundan soluyor.. Ortalık barut fıçısı gibi. Kimse burnundan kıl aldırmıyor.. Kimse birbirini dinlemiyor ve anlamak da istemiyor. Bu durum kişiler arasında da geçerli, devletler arasında da. Bir süreden beri durum bu. Herkes birbirine “yan bakma yakarım” modunda.. Herkes birbirinin açığını yakalamaya çalışıyor. Dünkü düşmanlar dost, dostlar düşman oldu sanki. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Fasıklar bize bir haber getirdiklerinde hemen inanmayalım. Herhangi bir konuda ilk gelen haberleri ihtiyatla karşılamak gerek..
Alın size şu Rusya ile yaşadığımız kriz. Biz uyardık diyoruz; onlar, bize uyarı yapılmadı diyor. 13 saniye gibi bir sınır tecavüzü var. O kadar kısa bir zamandan bir şey olmaz demiyorum, ama o kadar kısa sürede havada cevap veremezsiniz. Karada ve denizde daha uzun süreli sınır ihlallerinde bu süre daha uzun tutulabiliyor. Onu da not edelim. Bu arada uçak eğer Suriye’ye aitse, onlarla görülmesi gereken bir hesap var. Onu da görelim. Rusya bölgede uçarken bunu da hesaba katmalı. Tamam angajman kuralları var.. 13 saniye sonra çıkmış.. Eee zaten sizin fırlattığınız füze fırlatıldığı noktadan, o noktaya o kadar sürede ulaşamaz. Öbür taraf böyle diyor.
Tabii asıl soru şu, Rusya orada Türkiye’nin sıfır sınır bölgesinde işi ne? Rejim safında DAEŞ bahanesi ile Bayırbucak Türkmenlerine karşı bir operasyon yapıyor. Rusya’nın şunu görmesi gerekmez mi, siz Tartus bahanesi ile Esed rejimine, binlerce kilometre uzaktan gelip destek vereceksiniz, ama biz burnumuzun dibindeki Bayırbucak Türkmenlerine yapılan saldırı karşısında sessiz kalacağız, hem de bizim sınır güvenliğimizi tehdit eden bu gelişmelere seyirci kalacağız.