Sonsuzluklar diyarında Rabbimize kavuştuğumuzda anda yaşayacağımız büyük bayramımızın bir provasını daha yaşıyoruz. Müslümanlar, hicretin 2. yılından itibaren cennetteki büyük bayramlarının küçük bir tadımlığı olarak yılda iki defa Allah’ın hediyesi olan bayramlarını kutlamaya başlamışlardır. Bu günlerdeki sevincin birlikte yaşanması, beraber yenilip içilmesi için Efendimiz, Ramazan Bayramının birinci gününde, Kurban Bayramının ise tüm günlerinde oruç tutmayı yasaklamıştır.
Bayramlar cennetteki huzur ve mutluluktan dünyaya indirilmiş küçük bir hissedir. Onun için tüm bayramlarımız cennete olan özlemimizi artırmalıdır. İnsan bu dünyadaki geçici olan şeylerle avunmak yerine kalıcı olanı istemeli ve onun için yaşamalıdır. Bir ömrü, cennete duymuş olduğu özlem ile hayatımızın merkezine vahyi alarak yaşamalıyız.
Bir ay boyunca camilerimizde namazlar kıldık, teravihleri eda ettik, zekât, sadaka, fıtır ve fitreler verdik. Tâ Somali’ye kadar uzandık. Bol bol Kur’an’ı Kerim okuduk veya dinledik. İşte bu eşsiz nimetlerin farkına varmalıyız. Farkında olmalıyız. Bu eşsiz nimetlerle, dünyada yapamayacağımız bir şey yoktur.