Dünyanın kalbinin attığı, dünyanın “sıfır noktası” olan bir yerde yaşamak benim için heyecan verici. Muhteşem bir ülkede yaşıyoruz. Tarihin nabız atışlarını duyabilirsiniz taşında toprağında. Rüzgâr size doğunun-batının, kuzeyin-güneyin sırlarını fısıldar, duymasını bilenlere.
“Altında mıdır, üstünde midir cenneti ala” bir şairin aşkın coşkusu ve algısı ile. Hani; “Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar” olan bir ülkeden söz ediyorum.
Bu “cennet yurt”tan batının “artırılmış sanal gerçekliği” içinde “çakma bir cennet” diye zihnimize çakılan batıya gitmek (kaçmak) isteyenler, durmasınlar! (Hayır hayır, bir daha düşünün derim.)
Ben zevk ve sefa, oyun ve eğlence ile perdelenen sahte güzelliklerle maskelenmiş Şeytanın “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat” yalanının, peşinde koşanlardan, “ıslah edici rolü oynayan bozguncuların yalanlarının peşinden koşanlardan olmayacağım tabii ki! Ham hayallerle beslenen yalancı güzelliklerin peşinde...