Geçen gün Sibel Eraslan’ın bir çağrısı vardı: Marmara Denizi’nin kirliliği ve çöküşü, ne zaman başladı, kimin döneminde oluştu; yok sen yaptın, yok ben yaptım demeden, acilen çözmek zorundayız... Bakanlıklar, mahalli idareler, sivil toplum ve bireyler olarak bu sorumluluk hepimizin. Acilen odaklanalım...
Adem Özköse de bir twit attı: Tarihi Nusretiye Camii’nin denizden silueti işte böyle mahvedildi. İstanbul resmen gözlerimizin önünde acılar içinde kıvranıyor.
Nereden başlayalım! Aslından ikisi de aynı gerçeğin parçaları gibi. Cami ve çevre insan ve ruh gibi. Mabed kalbe tekabül ediyor. Çevre bedene. İkisini birbirinden ayırdığınızda dünya hayatı sona eriyor.
Aslında cami cemaati ile fıtratın kefilidir. Cami ve cemaati o denize baktığında şahidlik ettiği konuda sorumluluk kuşanır.
İnsan çevreden yüzünü Mabed’e yönelir. Mabed’in içinde yüzü Mekke’ye döner. Hakk’a döner. Sonra camiden çıkar yeryüzüne dağılırlar. Onlar...