“Cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür” diye bir söz vardır biliyorsunuz.. Bir “aydın ihaneti”, “aydın yabancılaşması” vardır.. Zaim Üni.’de bir rektör yardımcısı vardı, Gezi benzeri olaylara sanatçı ve aydın denenlerin desteği ile ilgili olarak, “dağdaki çoban salim bir akıl ve ferasetle böyle bir ihanete bu kadar kolay gelmezdi” anlamına gelen bir söz söyledi de, adamı istifaya mecbur ettiler..
Bilirsiniz benim 65 yayınlanmış kitabım var. Bana “bunları nereden öğrendin” diye soruyorlar. Ben de “okuldan kaçtığım saatlerde” diyorum. Bu kitaplardan biri de “Bu din benim dinim değil”. Okullarda okutulan din derslerindeki dini reddeden bir kitap.. Hep diyorum, öğretmenler üzerinden aklımızı, imamlar üzerinden dinimizi hedef almak istiyorlardı.. “İmam okulları” durup dururken açılmadı. Kirby raporu ile bu okullardan TSE damgalı bir dinin misyoneri olarak yetiştirilmek isteniyordu bizim çocuklarımız. İmam okullarından mezun olanlar Sünni ailelerin çocukları sağ partilerin ucuz oy deposu olacaktı. Alevilerin çocukları köy enstitüsüne, öğretmen okuluna gidecek, Tonguç babanın ellerinde sol partilerin ucuz oy deposuna dönüştürülecekti. Bu okullar bir transformasyon / dönüşüm ocağı olacaktı. Soğuk savaşın alternatörleri üretilecekti.
Benim eğitime karşı olduğumu herkes bilir.. Evet dört çocuğumdan biri liseyi dışarıdan bitirdi, öteki açık lise mezunu. Okulların müfredatı bana dar gelir.. Verimsiz gelir.. Bir yabancılaşma aracı olarak görürüm, o ezberletilen şeyleri..
MEB daire başkanlarından biri, el altından yönettiği bir internet sitesinde, müstear isimle yazdığı makalesinde beni hedef gösteriyor. Kızım üzerinden beni vurmaya çalışıyor. Benim kızım rahibe okulunda okumuş. “Rahibe oldu” demeye getiriyor aslında. Başörtüsü yüzünden burada öğrenim göremeyince gittiği Viyana’da bir yandan İslam ilahiyatı okurken, öte yandan, Cemil Meriç’in ukdesi olan, hem müsteşriklerden söz ediyoruz ya, “neden bizim müstagribimiz yok” sorusuna cevap olsun diye, bunu bir görev, bir vasiyet kabul edip, o göreve talib olalım dedik, o da olmadı. 17 yıl önceydi, şimdi birtakım bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olan adamlar, o günlerde gazetelerde, dergilerde yazılıp-çizilen bir konuyu bugün farklı bir gündemle tartışıyorlar. 28 Şubat günlerinde bile, Hürriyet gazetesi, bugün MEB’deki bir daire başkanının sitesindekinden çok daha namuslu bir şekilde yaklaşmış konuya..